Mrçman Mezre, Güsvend
Parantsem “çok kıllı ve kara tenli” dediği kocasını boykot eder ve durmadan aşağılar. Arşak ne yapsın...
350 yılında tahta geçen kral II. Arşak yeğenini bir punduna getirip öldürür, genç ve güzel karısı Parantsem’ı de kendine alır. Parantsem “çok kıllı ve kara tenli” dediği kocasını boykot eder ve durmadan aşağılar. Arşak ne yapsın, Bizans kayseriyle görüşmeye gittiği İstanbul’dan Olympias adlı bir yeni gelin getirir. Kraliçe ‘madem öyle işte böyle’ diyerek Mrçünik yani “Küçük Karınca” adlı adamını görevlendirir, adam papaz kılığına girerek bir pazar ayininde İstanbullu geline zehirli ekmeği verir. Gelin hayatının baharında yaşama veda eder. Bu hain eylemin ödülü olarak Mrçünik’e Arşamunik ilinde Komgunk adlı yer veya yerler ihsan edilir. Arşamunik Elazığ’ın Palu civarı. Komgunk “komlar” demek, kom nedir biliyorsunuz, hayvan barındırılan yer, bir tür mezra.
‘İstanbullu’ tarihçi Faustus olaylardan 35-40 yıl sonra bunları yazmış.
Bu yer nere olabilir diye kafa patlatıyoruz. Aklımıza, trink!, şimdi Kovancılar ilçesine bağlı olan Karınca köyü geliyor. Palu’nun kuş uçuşu 8 km kuzeyinde, Palu ovasının karşı yakasında olan bu yer eskiden Mrçman Mezre adlı bir Ermeni köyü veya mezrası idi. 19. yüzyılın son çeyreğinden önce bir şekilde Ermeniler gaiplere karışıp yerlerine ‘Kürtler’ geldi. Mrçman nedir? Ermenice mrçün (“karınca”) sözcüğünün genitif yani tamlayan hali. Demek ki Karınca mezrası.
Yoksa Karıncacık mı?
Köyde başka yerden daha çok karınca olduğuna dair ele gelir bir belirti yok. Olsa bile kötü reklam niteliğinde isimler genellikle köylere verilmez, alt tarafı kalkar gidersin, karıncasız yere köy kurarsın. Ama köyün sahibi Mrçünik Ağa ise elden ne gelir?
***
Güsvent eski kuşaktan şehirli bir ‘hanımefendi’ adı. Türkiye’de 2015 yılında hayatta olan 8 Güsvent, 2 Güsfent, 1 Güsvend, 1 Güsfen varmış. Nereden hatırlıyoruz bu kelimeyi? Tabii Hint lokantasından (yoksa Afgan mıydı?), kabab-e gosfand, bildiğimiz kuzu şiş, sadece acı sosu daha fazla. Kelime Farsça, “koyun” demek, hadi daha kibar olsun, “kuzu”.
Eski şiirde sıkça geçen bir kelime, Google’ı şöyle bir tarayınca inci gibi kırk tane beyit önümüze düşüyor:
Dostına çün gûsfend ü düşmene mânend-i şîr
Dostuna kuzu, düşmana arslan gibi
Bu kurbân-gehde kurtulmak olur mu gûsfend-i dil
Bu kurban yerinde gönül kuzusuna kurtuluş var mı?
Gûsfend-i cânımı âlemde kassâb-ı felek / Âkıbet kurbân ider bârî sana itsün
Bu alemde feleğin kasabı sonunda kurban eder canımın koyununu, bari sana etsin
Ol terkîb ile beşbin yıl mukaddem gelse dünyâye / Aceb çoban olur idi gûsfend-i kavm-i âd üzre
Bu mizaçla 5000 yıl önce gelse dünyaya, Ad kavminin koyunlarına iyi çoban olurdu.
Bir sürü uşşâk u bir dilber vefâ eyler gönül / Gûsfend âlâyınun zîrâ olur çobânı bir.
Bir sürü aşık ile bir dilber ister gönül, koyun sürüsünün zira bir çobanı olur.
Eğer yün hırka ile itibar olsaydı, en muteber gûsfend olurdu...
Sevan Nişanyan Bey Merhaba,
"Mrçman Mezre, Güsvend" başlığı altında yazdığınız bu makale gibilerini bulabileceğim kitabınız var mı? Hemen edinmek istiyorum...
Size ve yaptığınız tüm faaliyetlere hayranım!...
Azim, kişilik direnimiyle başarım yolculuğudur. [gerektiğinde zabıtanın mührü de sökülür, inşaata devam edilir, gerekirse (hak etmediği cezayı çekmek üzere kapatıldığı) cezaevinden kaçıp bilimsel çalışmalara yurddışında devam edilir!..]
Selam, sevgi, saygılar sunarım...
-Mehmet Ali Erdin-
Ankara, 3.8.2023 Perşembe
erdinmehmetali@gmail.com