Sevan Bey Sevan Beey, İslamda demokrasi olmaz bilmez misin?
Gene başladılar. İslamla demokrasi bağdaşır mı hiç, biz sana dediydik, bunlar beladır, demokrasiyi otobüs zanneder. Bık bık bık, aynı bıktırıcı terane.
Peki kardeşim, çözüm var mı çözüm? Coğrafya mı değiştirelim? Hepsini kılıçtan mı geçirelim? Sanal gettomuza çekilip Devrimci Sosyalistçilik mi oynayalım? Hangisi?
Net söyleyeyim. Türkiye’nin son yıllarda yaşadığı kabusun sebebinin İslam – veya İslamcılık, veya Siyasi İslamcılık – olduğunu DÜŞÜNMÜYORUM. İslam’ın “değişmeyen özü” diye bir şey yoktur. Hiçbir dinin yoktur. Dinler değişir, çağa ayak uydurur. Çağ neyi gerektiriyorsa din ona uyar. Geçmişte de uymuştur, bugün de uymaktadır.
İslami TEMALAR, İslami SÖYLEMLER, İslami EMSALLER ve MİTLER öne çıkmış olabilir. Dağarcıkta onlar varsa onlar çıkar, üsluba şekil verir. Başka şey de olabilirdi pekala. Mesela Stalinizm yahut Nasyonal-Sosyalizm de olabilirdi. Sonuç zerrece değişmezdi. Aynı tip adamlar iktidarda yükselir, aynı adamlar zindana atılır, aynı ihaleler aynı adamlara verilir, televizyonda aynı moron nutuklar dinlenirdi. Buyurun Hindistan’da aynı şeyler oluyor, müsebbibi Hinduizm görünüyor. Myanmar ile Sri Lanka’da Budizm adına hukuku ayaklar altına alıp demokrasiyi piç ediyorlar: Budizm yahu, dünyanın en felsefi, en barışçı öğretisi! Kitaplarını oku, ne şeker adamlar bunlar dersin.
Türkiye’deki facianın iki sebebi vardır. Biri siyasi korkudur, diğeri sınıfsal öfkedir. İlki dar ve lokal sebep, ikincisi bütün dünyayı etkileyen bir kasırga. Bunları anlamadan söyleyeceğin her şey boş laf.
İlki siyasi korku. Demokrasinin birinci şartı iktidarın korkusuz el değiştirebilmesidir. İktidardan düşenin onurunu, özgürlüğünü, toplumdaki mevkiini koruyabileceğine güvenmesi lazım. Kuralların şeffaf ve objektif olması lazım. Türkiye’de bunlar hiç olmadı. 2002’den sonra büsbütün azdılar, indirip yağlı kazığa oturtmayı, partisini dağıtmayı, devri sabık yaratmayı, hepsinin malına mülküne çökmeyi düşlediler. Adam ne yapsın? Sen onun yerinde olsan ne yapardın? Mantıklı olanı yaptı. Satmışım sizin hukukunuzu deyip iktidarını sonsuza dek kalıcılaştıracak tedbirleri almaya başladı. Kurumsal iktidar odaklarına karşı ahaliyi galeyana getirmeye çalıştı. Devletin ekonomik imkanlarına karşı kendi finans kaynaklarını yarattı. Siyasette kendisine rakip olabilecekleri gözünü kırpmadan harcadı. Off-road risklidir; hukuku delmek de riskli. Delik kendi kendini büyütür, sonunda bugünkü duruma varılır.
İkincisi sınıfsal. Bugün islamcılık kisvesi altında çıkan şey kitlesel bir kalkışmadır. Öfke patlamasıdır. Neye öfke? Modernitenin dayatmalarına (“ıyy şalvarın ne iyrençç, neden Dolçe&Zampara’nın son modelini giymiyorsun?”), modernite perdesi altında kapitalizmin acımasız mantığına, “kalkınma” süsü verilmiş köleleşmeye, Batı’nın gitgide köhneyip cazibesini yitiren kudretine, kendi kurumlarının sefilliğine, gerçekçi ve insanca bir çıkış vizyonu üretemeyen kendi fikir önderlerinin aczine. Son derece haklı bir öfkedir. Kurulu düzenin mantığını paramparça eden bir öfkedir. Senin aklını da tanımıyorum, bilimini de tanımıyorum, modanı da tanımıyorum, hukukunu da tanımıyorum, ekonomi kuramlarını da tanımıyorum, askeri üstünlüğün de bana vız gelir çünkü bana kurşun işlemez diyor. Haksız diyebilir misin?
“Muska yazarsa kurşun işlemez zannediyor geri zekalı” diye alay edersen, kendi geri zekalılığını sergilemiş olmaz mısın?
O öfkeye teslim olalım demiyorum, bak. Varolan medeniyetin korumaya değer çok şeyi olduğuna inanacak kadar geri kafalıyım belki. Cahilliği övmeyi kendime yediremeyecek kadar (sınıfsal) kibirden mustaribim belki. Ama şunu gayet net kavrıyorum. Medeniyeti ve bilgiyi korumak istiyorsan önce karşı tarafın sözüne kulak vermen gerekir. Kendi medeniyetinde ve sahip olduğun bilgide bir şeylerin aksak olduğunu teslim etmen ve karşı tarafın itirazında haklı olabilecek noktaları araman gerekir. Yoksa yenilirsin. Rotanı kırmazsan Titanik gibi batarsın.
Püf noktası “sen de haklısın kardeş” diyebilmektir. Onu demedikçe bu büyük öfke kabarmasından – ulusal ve global düzeyde – kurtuluş olduğunu sanmıyorum.
“Atatürk gelse hepsinin hakkından gelse” türü ergen fantezilerinin ise hepten budalalık olduğundan eminim. Medeniyeti asıl çökertecek olan şey avamın öfkesi değildir. O öfke karşısında bugün düzen sahiplerinin – ulusal ve global ölçekte – kapıldığı kaskatı zihinsel durgunluktur. Beni sinirlendiren şey o.