I
Diokletianus İmparator zamanında Roma vilayetleri küçültülürken, bir yandan da birkaç vilayeti bir araya getiren diocaesis (İng. diocese) adlı süper valilikler teşkil edildi. Bunları Osmanlı’nın beylerbeyiliklerine benzetebiliriz. Tesis tarihi kimi kaynaklara göre 296-97, kimilerine göre Konstantin fermanıyla 314 yılındadır.
En büyüklerinden biri olan Diocaesis Orientis (Latince “Doğu Beylerbeyiliği”) imparatorluğun doğu illerini bir araya getirir. Yunancası Diikisi Anatolikís (Διοίκηση Ανατολικής) olarak geçer. Latincenin tam çevirisidir, zira anatolí demek “doğu”, yani orient- demektir.
Konstantin devrine ait kayıtlarda eyaletin kapsamı haritadaki gibidir; Mısır, Filistin, Suriye, Kilikya, Isauria (Ermenek), Euphratensis (Antep-Maraş), Osrhoene (Urfa) ve Mesopotamia (Diyarbakır) illerini kapsar. Hierokles’in 535 yılı dolayına tarihlenen Synekdemos adlı idari fihristinde ise Mısır ayrılmış ve Aigyptiakí adıyla ayrı diocaesis olmuştur.
II
638 ile 642 yılları arasında Araplar Doğu ve Mısır eyaletlerini fethederler. Bizans devlet teşkilatı darmadağın olur. Doğu illerinden canını kurtarmayı başaran – ve Müslümanlara iltihak etmeyen – ordu birlikleri Küçük Asya’ya çekilerek apar topar yeni savunma mevzileri oluştururlar. Thema adı verilen yeni idari teşkilat II. Konstans zamanında (641-668) şekillenir.
Thema esasen “üs” veya “mevzi” demektir. Sahayı değil karargahı tanımlar. Mesela Ermenistan’dan çekilen orduların thema’sı (Armeniakón théma) Amasya kentidir. Şark Eyaleti orduları ise Phrygia ilindeki Amorion kentinde üslenirler. Merkezi devlet, ordulara maaş ödemekten – epey zamandan beri – vazgeçmiştir. Onun yerine ordu beyi gücünün yettiği sahadan topladığı vergi veya haraçla ordusunu finanse etmek ve artanı merkeze göndermekle mükelleftir. Kısa zamanda thema salt askeri üs olmaktan çıkar, vergilendirme bölgesinin adı olur. Askeri şef (strategos) mülki idareyi de üstlenir; maliye ve yargı yetkilerini ele alır.
Merkezi Amorion’da olan Anatolikón thema’sına (Θέμα των Ἀνατολικῶν) ilk kez 669 tarihli bir belgede rastlıyoruz. Genitif çoğul yapıda olan Anatolikon sözcüğü burada “Doğu” değil, “Doğulular” diye çevirilmelidir. Anatolikon komutanı imparatorluğun en güçlü askeri şeflerinden biridir. 717 yılında bunlardan biri darbe yapıp III. Leo adıyla taç giyer. Bu başarısının tekrarından ürktüğü için eyaleti ikiye bölerek batı kısmında Honaz merkez olmak üzere Thrakesion thema’sını kurar. Çünkü siyasetin kuralıdır: çok para çok güç, az para az güç. Yarım vilayetle darbe yapmak daha zor.
803 yılında Türk Vartan (Βαρδάνης ὁ Τοῦρκος) gibi fantastik bir isim taşıyan Anatolikon Beyi yeniden darbe yapmayı dener, başarılı olamaz. Bu olaydan sonra gözü korkan merkezi idare Anatolikon’u iyice kırpıp Kappadokia (merkezi Niğde Kemerhisar) ve Selevkia (merkezi Silifke) themalarını da ayırır. İmparator VII Konstantin (hd. 908-958) De Thematibus adıyla tanınan idari rehberinde Anatolikon ilini ayrıntılı olarak tarif eder.[1]
Bizans kaynaklarında bu thema’dan en son 1077 yılında Anatolikon paşası Nikiforos Votaniates’in imparator ilan edilmesi vesilesiyle söz edilir.[2]
III
Anadolu’nun başkenti olan Amorion, genel kabule göre, bugünkü Emirdağ ilçesine adını veren eski Emir Hisarıdır. Bugünkü Emirdağ ilçe merkezinin 13 km doğusunda, Hisar köyüne bitişik muazzam bir höyüktür. Son zamanlarda arkeolojik kazı yapıldı, büyük yapılar ortaya çıkarıldı.
Değerli dostumuz araştırmacı Ramazan Topraklı gerçek Amorion’un Isparta Uluborlu’da olduğunu savunursa da bu görüşe katılma olanağı görmüyoruz.
7. yüzyılın ilk yarısında henüz nispeten önemsiz bir yer olan Amorion, 640 yılına tarihlenen Piskoposluklar listesinde Pessinus metropolitliğine bağlı yedi piskoposluktan (“kaza” diyelim) biridir.[3] Pessinus denilen yer Sivrihisar’a bağlı Ballıhisar kasabasıdır. Yedi bağlı birimin hepsi bugünkü Afyon ilinin kuzeydoğu yarısı ile komşu Yunak ilçesinde yer alırlar.
10. yüzyıl başına tarihlenen VI. Leo’nun piskoposluklar listesinde ise Amorion metropolitliktir. Bağlı piskoposluklar Philomelion (Akşehir), Klaneos (Yunak Turgut köyü), Dokimion (İscehisar), Polyvotos (Bolvadin) ve Pissia (Yunak Piribeyli) olarak listelenir. Bu verileri Uluborlu hipoteziyle bağdaştırmak mümkün değildir.
IV
1390 yılının Nisan ayında Osmanlı hükümdarı Bayezid, yıldırım gibi bir harekatla Aydın, Menteşe (Muğla), Saruhan (Manisa), Germiyan (Kütahya), Hamid (Isparta) ve ertesi yıl Candar (Kastamonu) beylerini mağlup eder. 1393 yılında bu beyliklerin tümüne şamil olmak üzere Anatoli veya Anadoli (آناطولى) Beylerbeyiliği ihdas edilir; Timurtaş Paşa bu makama atanır. Hamasi Osmanlı tarihlerinde anlatıldığının aksine beylikler lağvedilmemiştir (sekiz yıl sonraki Ankara Savaşında hepsi gayet diridir), fakat onların üzerinde yeni bir egemenlik kademesi inşa edilmiştir veya edilmektedir. ‘Beylerbeyi’ (veya emirül ümera) unvanı bu iki katlı yapıya işaret eder. Beyler üzerine süper-bey gelmiştir.
Beylerbeyinin payitahtı önce Ankara’dır. Sonra (en geç 1451’de, belki 1402’den önce) Kütahya’ya taşınır. Anadoli Eyaletinin lağvedildiği 1841 yılına dek Kütahya’da kalır. Kütahya kenti, Bizans’ın eyalet başkenti Amorion’un kuş uçuşu 120 km. kuzeybatısındadır. Ankara 160 küsur km. kuzeydoğudadır. Tarih, kısa adımlarla ilerlemektedir.
Bahsini ettiğimiz beyliklerden, 16. (hatta galiba 17.) yüzyıl öncesinde hiçbir şekilde ‘Anadolu Beylikleri’ olarak söz edilmez. Çünkü Anadolu Beylikleri demek, Anadoli Beylerbeyliğine tabi olan beylikler demektir. 1393’ten önce deyimin bir anlamı yoktur, çünkü Anadolu yoktur.
Haritada beylerbeyiliğin 17. yüzyıl başındaki durumunu görüyoruz. Üç özel bölge – Kocaeli, Biga-Çanakkale ve İzmir – bu tarihten kısa bir süre önce Anadoli’den ayrılarak Kaptan Paşa’nın hüküm alanı olan Cezayir-i Bahr-i Sefid eyaletine bağlanmıştır. Bir başka deyimle, Fatih ve Kanuni çağında iki Marmara boğazının Asya kıyıları da Anadolu’ya tabidir.
V
Evliya Çelebi’de Anadoli veya Anatoli kelimesi 264 defa geçer. Bunların yüzde doksan kadarında gayet net bir şekilde idari bir birim olan Anadoli eyaleti kastedilmiştir. Bursa, Eskişehir, Ankara, Çankırı, İzmit, İzmir, Gebze, Uşak, Silifke, Teke, Menteşe, Kastamonu, Amasya Anadoli şehirleridir. Buna karşılık bugün onlarla birlikte andığımız diğer üç yer – Karaman, Rum (Sivas) ve Adana eyaletleri – hiçbir zaman Anadoli olarak adlandırılmaz. “Anadoli ve Rum ve Karaman” kalıp cümlesi sık sık yinelenir. Kuralın istisnası, dört yerde geçen çoğul ‘Anadoli eyaletleri’ ibaresidir. II.87’den öğrendiğimize göre Erzurum’a ve ‘Revan altına varınca’ dek cümle Anadoli eyaletleridir. Her zaman Celali ve Kızılbaş isyanları bağlamında ve kötüleyici bir tonla kullanılan bu deyimin, ayrıntısına vakıf olmadığım bir siyasi anlamı olsa gerek.
Daha ilginci, yaklaşık 25 yerde geçen ‘Anadoli tarafı’ ve aynı anlamda ‘Anadoli canibi’ deyimleridir. İstanbul Boğazı’nın doğu yakası, Sinop, Çanakkale kalesi, Çeşme her zaman ‘Anadoli tarafı’dır, fakat Anadoli değildir. Sebebi basittir. Çünkü bu yerler, demin belirttiğimiz gibi, Evliya Çelebi çağında Anadoli’de değildir. Fakat yakın zamana dek Anadoli’ye ait olmuşlardır. Şimdi de “Anadolu tarafında” olduklarını söylemek yanlış sayılmaz.
VI
Anadoli eyaleti 433 yıllık bir yaşamdan sonra 1825’te parçalanır, 1841’de idari birim olarak ortadan kalkar. Bu tarihten sonra anlamı ve sınırları muğlaklaşır. 1876’da Ahmet Vefik Paşa sözlüğüne göre Anadoli “Marmara ve Akdeniz’den Fırat’a kadar olan diyar, kadîmde Küçük Asya”dır. 1900’de Şemseddin Sami sözlüğüne göre “Asya’nın Karadenizle Akdeniz ve Mermere ile Adalar Denizi arasında olarak şarkan Fırat vadisine dek mümted olan şibih ceziresi [yarım adası] ki Asya-yı Suğra [küçük Asya] ismile maruf olub...” vs. Anadolu artık yasayla tanımlanmış bir idari birim değil, soyut ve arkaik bir coğrafi tanımlamadır.
Cumhuriyet’in ilk yıllarında da Anadolu kavramı esasen Fırat nehri ile sınırlıdır. Fakat Milli Mücadele yıllarında gündeme gelen Rumeli-Anadolu zıtlığı ve ‘Anadoluculuk’ ideolojisi, Anadolu adının tüm ülkeye teşmili yönünde kuvvetli bir eğilim doğurur. İlk kez 1935’te önerilen coğrafi bölgelendirme projesinde ‘Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu’ terimleri kullanılır. Ancak 1938’de Faik Sabri Duran’ın okullar için hazırladığı bölgeler haritasında Doğu ve Güneydoğu bölgeleri ‘Şark Yaylası’ adıyla tek bölge olarak gösterilmiştir. Nihayet 1941’de Besim Darkot ve Herbert Louis başkanlığında dört kişilik bir komisyonca benimsenen bölgeler haritasında, tarihi Ermenistan ve Kürdistan diyarları resmen Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu olarak adlandırılırlar.
[1] The De Thematibus of Constantine VII Porphyrogenitus, trans. & ed. John Haldon, Liverpool Univ. P. 2021, sf. 85 vd.
[2] Alexander Kazhdan, The Oxford Dictionary of Byzantium, Oxford U. P. 1991, sf. 90.
[3] Pseudo-Epiphanius, Notitia Episcopatuum online topostext.org
Balkan Türklerinde çok yaygın olan bir Karaman'dan gelme miti var. Halbuki Osmanlı'nın Balkanlar'a iskan ettiği gruplar ekseriyetle Anatoli (Anadolu) Beylerbeyliği sınırlarından (Balkanlar'a iskan 17. asra gelindiğinde çoktan tamamlanmış olduğu için Kocaeli, Biga-Çanakkale ve İzmir'in henüz Anadoli Beylerbeyliği'ne dahil olduğu dönemde oldu) Osmanlı kayıtlarına göre, Karaman Eyaleti sınırlarından değil. O yüzden mesela Türk milliyetçiliği ile meşhur bir tarihçi olan Erhan Afyoncu bile Karaman'dan gelme mitini eleştirmişti. Balkan Türklerindeki Anadolu Türkü kökeni ekseriyetle Anatoli Beylerbeyliği topraklarından olmalı her halükarda. Balkan Türklerinin soylarının ekseriyetini oluşturan yerli Balkan kökeni ise bilindiği üzere ekseriyetle Bulgarlar ve Balkan Rumlarından geliyor.