Ukrayna da işler tam olarak Rusyanın istediği gibi gitmeyince "derin" strateji uzmanlarımız "Rusya tuzağa mı çekildi" demeye başladı. Yani Ukraynanın işgalinin faturası da ABD ye kesildi! Ne güzel konfor, ülkemizdeki Ak Partiyi akla getiriyor: her başarı kendi dehalarının eseri, her başarısızlık dış güçlerin oyunu.
Sevan Bey bence bu savaşı toplumların verdikleri psikolojik tepkiler ve yeni dinler üzerinden değerlendirmemiz gerekiyor. Ön kabulum batı toplumunun Rusya'yı SSCB dağılması sonrasında hala aynı şekilde görmesidir. Yani uzak durulması ve savaşılması gereken bir yeni dünya dini ( Komünizm ve Diktatörlük) Bu algının SSCB dağılması sonrasında değişmediğini düşünüyorum. 90 lardan bu güne geçen süreçte batı toplumu da kendi yeni dünya dini ve idealizmini tam olarak tanımladı. Yeni dünyanın kendini dışlanmış ve kaybetmiş hisseden bireyleri birçok alt kimlik altında bir araya geldi. Feministler, Veganlar, Siyahiler, LGBT vs. Anladığım kadarıyla bu yeni din bir önceki batı dininin yerini aldı.( Çiçek çocukları, Woodstock, Rock vs ) Ancak özellikle son beş sene içersinde çok şiddetli bir şekilde hissettiğimiz bu yeni din çok saldırgan. Savunucuları tüm benliklerini bu yeni dinin imgeleriyle tanımlamakta ve kutsallarının zarar görme ihtimali doğduğu anda çok şiddetli tepki vermekteler. Bu savaşı batı dünyasının akademi ve siyasetini neredeyse tamamını ele geçirmiş bu yeni din üzerinden görmemiz gerekiyor. Her yeni dünya dini gibi bu din de bireyler için kötüdür. Bence sizin de bu savaşta asıl tepkiniz bu durumadır. Bu yeni din okumasını Neoconlar ve Libareller, Biden, Kamala gibi imgeler üzerinden yaptığınızı düşünüyorum. Ancak kendinizle çeliştiğinizi düşünüyorum. Çünkü birçok kere ifade ettiğiniz üzere insan hayatının önemini ve bireyin özgürlüklerini temel alarak sosyolojik yorumlarınızı yapıyorsunuz. Ancak hafta sonu yayınındaki savaşın doğası gereği kötü bir şey olduğunu ifade ederek şehirlerin bombalanması ve insan ölümlerini yorumunuzda rasyonelleştirdiniz. Tepkisel bir yorum yaptığınızı düşünüyorum. Bu yeni dünya dini de dünyayı terk edecektir. Ancak savaş bir kere çıktıktan sonra dolaylı yollarla ona saldırmak ( Nato'nun kararları- Bürokratların eski yorumları vs) beyhude bir çabadır. Çünkü yeni din (cancel culture) her geçen gün hareketlerini meşrulaştırmaktadır. İçinde bulunduğumuz zaman diliminde aydınlara düşen en büyük görev savaşın bir an önce bitmesi için çabalamalarıdır. Bürokratlar ve siyasi kanallar aracılığıyla şapkadan tavşan çıkartmaları gerekmektedir. Dünya'nın büyük bir hızla daha büyük çatışmalara doğru yol aldığı günümüzde hayatın kaosu her şeye rağmen bir kişinin tek bir hamlesi ve cümlesiyle tarihi değiştirmesine açıktır.
Aptallıkla ilgisi olduğunu düşünmüyorum. Trilyon dolarlık 'savunma bütçeleri' için bu hamle gerekliydi. Nasıl Türkiye'de iktidara yakın müteahhitler için hiç ihtiyaç olmayan köprü veya havaalanı projeleri yaratılıyorsa benzer şekilde ABD'de de askeri endüstriyel kompleks denilen çevreler için hiç ihtiyaç olmayan savaşlar veya savaş ihtimalleri yaratılıyor. Sadece silaha verilen para olarak bakmayın. NATO'ya alınan her yeni üye, yeni üslerin kurulumu, her anlamda yeni taahhüt işleri demektir ve o sayede 'savunma' bütçesi şişkin kalır.
(4.) Uzadı, Sevan'ın analizinin yumuşak karnı ile bağlayalım. Batı Rusya'yı tasfiye etmeyi gerçekten istemiş olabilir mi ? Böyle bir çıkarı var mı ? Hadi Sovyetler dağıldı, komünizm çöktü, buna sevinildi falan. Özellikle Baltık ülkelerine karşı Bat'ının ideolojik, tarihsel, gönül bağları vardı...vs. ona da tamam. Ama Rusya Federasyonunu da dağıtma fikrine gelince en şuursuz batılı stratejistin bile aklını başına alıp düşündüğünde "hayır bunu yapmamalıyız" dedirtecek üç bölgesel neden var. Rusyanın doğrudan kontrol ettiği veya varlığı ile dengesine katkı sağladığı, batının ise erişim/kapsama alanı dışında kalan üç alan. Bunlara bakmadan asıl resmi görmek zor. Üçü de Ukrayna'nın doğusunda. Batı'nn pek ırağında. Olası üçüncü dünya savaşı, Rusyayı dağıtma riski taşıdığı için bu bölgelerin dengesini toptan bozma riski taşır, ve Batı açısından göze alınıp alınamayacağı ciddi tartılmalıdır. // Batıdan doğuya doğru gidelim, daha manevi bir zeminden, materyal çıkarların daha güçlü rol oynadığı bir aleme de yol almş olacağız. Birinci bölge Transkafkasyadır, daha somutlarsak Ermenistan'ın varlğı. Mevcut halde, Rus şemsiyesi gittiği anda Azerilerin şapkadan hangi tavşanı çıkaracağı, Türkiye'nin ne yapacağı belli olmaz. Kafkasya'da pax russica, tüm abzürd veçhelerine rağmen en azından "Türkiye kayıtsız şartsız muasır medeniyet seviyesine gelesiye" ve gardaş milletini de ikna edesiye, batı açısından varlığı zorunlu bir faktördür. Batı ikinci bir 1915in vebalini taşıyamaz. Rusyasız da bunu nasıl garanti edeceği meçhuldür.İkinci bölge Orta Asya'dır. Burası da Transkafkasya gibi nominal olarak bağımsız ama Iran ve Çin etkisine açık bölgedir. Rusya'nın burdaki ağırlığı ehven-i şer bir denge unsurudur. Ama asıl sorun Sibirya meselesidir. Sibirya, gezegen üstündeki ekolojik ve yeraltı değerleri itibari ile açık ara en stratejik biriki kara kütlesinden biridir. Rusya'nın 2022 yılında Ukrayna savaşı ile başlayacak bir olası çöküş ve dağılma süreci sonucunda Sibirya'nın kimin kontrolüne geçeceği malumdur: Bu güç Sevan'ın fantazmalarının hilafına, "Batı" olmayacaktır. Putin'in Batı'ya karşı satırarasındaki en büyük kozu: "Sibirya'yı kaybederim ha !" idi, öyle de kalacaktır. Batının telaffuz etmeyi bile tabu saydığı kabusu Rusya'nın Sibirya'nın kontrolünü kaybetmesi riskidir. Kuzey akımı inşa ettirten bu karabasandır. /// Batı'da Rusya'nın Ukrayna -ve Belarus'tan- tasfiyesini veya buralardaki kontrolünün zayıflamasını isteyen pek çok aktör olduğu sır değil. Bu aktörlere meşruiyet sağlyan şey de Rusyanın tarihsel karnesinden başka bir şey değil. ANCAK: Aynı Batı'da Rusya'nın Avrasya'dan total tasfiyesini ve marjinal bir kuzeydoğu Avrupa ülkeliğine tahvilini , Kafkasya, Orta ve Kuzey Asya'daki etki ve kontrolünü tümden kaybetmesini önerebilecek ve göze alabilicek ahmak da yoktur. Bağımsız Çerkezistan, Dağıstan, Tataristan,Başkırdistan, Çeçenistan, ... vb folklordür, o şekilde varolmaları veya olmamaları özünde gezegendeki kimseyi çok da ırgalamaz. Bu halkların mikro milliyetçilikler temelinde atomize olmaktansa daha bi göz hizasında, daha gönüllü ve daha medeni bir federal birlik düzenine geçmeleri, dünya demokratik deneyimi açısından da bir kazanım sağlayabilir. Dünya Osmanlı'nın tasfiyesine -Rusya ile birlikte- göz yumarak veya katkı sağlayarak kaçırdığı ulus devlet ötesi medeniyet fırsatını, post-Putin bir Rusya'nın demokratik restorasyonuna katkı vererek sağlayabilir. Bunun bölünerek yağmalanmış bir Rusya perspektifinrden daha mantıklı bir senarlyo olduğunu düşünebileck aktörler Batı'da an itibari ile daha baskın. Rusya'nın yağmasından aslan payı Sevan'ın hissiyatının aksine Batı'nın avucuna düşecek gibi durmuyor. Dünyaya, Novosibirsk'ten bakarsanız, Pakin'le Moskova aynı mesafede, Vladivostok'tan bakarsanız, Pekin burnunuzun dibinde, Anchorage kaf denizinin ardında.
ABD politikalarını yönlendiren bunun için ince analizlerle argümanlar ürettiren Silah Sanayiidir. Girdiği hiç bir alanda giriş gerekçelerini doğrulatamamıştır. Ama çok silah satışı, çok tahribat ve çok acı yaşanmasına yol açmıştır. Putin rejimindeki Rusya, benim savunacağım bir ülke değil ama, haksızlık yapanların da haklı oldukları noktalar vardır. Barış için doğayı, küresel ekosistemi bozmadan bak
Şkalarıyla bir arada yaşama -cohabitation- felsefesine ihanet edenlerin despotik rejimleri sürdürenlerden farkı olmadığını görmek gerekir.
Ermenistan'ın kaderinin Batı dünyasını zerrece ilgilendirdiğini sanmıyorum. Rusya'nın Orta Asya'daki tarihi rolünü bilen ve anlayan bir Batılıya da bugüne dek rastlamadım. Vizyonları Rusya'yı (Avrupa Rusya'sını) Batının finansal, ticari, polisiye, propagandif ağına entegre etmekle sınırlıdır.
Sibirya'yı da kendiliğinden Rusya ile birlikte yutacaklarına inanıyorlar. Elbette Çin tehlikesinin farkındalar. Ama Rusya'nın nükleer stokunu emniyete alırlarsa Çin'in askeri açıdan kısa vadede şansı olmadığını düşünüyorlar.
Tahminimce Rusya'yı yenmeyi başarırlarsa hemen ardından gerekirse bir miktar nükleer şantaj da kullanıp Çin'e boyun eğdirmeyi deneyeceklerdir.
"20.yyın riski aşırı güçlü bir Rusya idi, 21.yyın riski aşırı zayıf bir Rusya" analizi o kadar da marjinal değil, gecikmeli de olsa batıda yaygınlaştığı kanısındayım. Bir tane Batı yok. Az daha inceltirsek analizi... en az üç tane Batı var. (nr1) Bu yazıda tarif edilen, taşralı ergen ABD batısıdır. Evet, borusu öter, ve kararları kısa vadede empoze de edebilir, ama tek Batı o değildir. Kaldı ki bu son olayda saldırgan, bu aktör değil, doğudaki ergendir. (nr2) Daha rasyonel, daha vicdanlı bir diğer ABD de var: Onun da vizyonu Avrupa Rusyası'nı ehlileştirip, Avrasya Rusyası'nı taşeronlaştırmakla sınırlıdır. (nr3) Üçüncü Batı ise Almanyanın akıl, Türkiyenin sezgi ile taşıdığı vizyona daha yatkındır, allta değineceğim // Avrupa'da Rusya ile dengeyi en çok kaşıyan, bir nolu aktörü, yani ergen ABD taşrasını fiştekleyen aktör "panikçi" Polonyadır. Aşırı duygusal ve tepkiseldir, ama "temelden haksız" diyebilir miyiz ? Yüzyıllar boyu Rusya'dan en sert tokatı onların yediğini unutmayalım, Osmanlının ve Almanya'nın yedigi tokat, Lehlerin yediğinin yanında sinek vızıltısı kalır. Bir kenara yazmakta fayda var: Genişleme NATO'su herşeyden önce bir Polonya projesi, bir Polonya ittifakıdır. Polonya liderliğindeki "Mühtedi batılı" Doğu Avrupa bu süreçte, edilgen falan değil, hayli başat bir aktördür. // Post-Sovyetik dönemde Avrasya Rusyası kan kaybediyor, Rus nüfus hızla ülkenin batısındaki metropollere göçüyor. Çin, milyonlarca hektar tarım arazisini 49 yıllığına kiraladı. Rus Uzakdoğusu fiilen tarımsal-ticari-demografik Çin kolonisine dönüşme yolunda. Geride kalanlar durumu sürekli protesto ediyor. Bu blogda detaylarını okuduğumuz "Türkiye'nin doğusundaki demofgrafik dönüşüm anlatısı"nın bir başka versiyonu diyelim /// Orta Asya konusu doğru. Burası, tüm gezegen üstünde, Batının gözüne gönlüne en ırak coğrafyadır -Yine, Almanları bir miktar tenzih kaydı ile. Ama Rus Yakındoğusu (Kafkasya) ve Rus Uzak Doğu'su Batı'nın biraz daha radarında yerlerdir. Ermenistan, en azından Almanya ve Fransa için, farklı gerekçelerle önemsiz sayılmayacak vicdani meseledir. // Yazının temel ontolojik sorunu Putin-Rusya ayrımını es geçmesi ve ikisini eşitlemesidir. Trump eşittir ABD, Orban eşittir Macaristan, Bolsanaro eşittir Brezilya, Xi eşittir Çin'e VE Erdoğan eşittir Türkiye'ye razı mıyız ? Reel politik gerekçelerle TÜMÜNE bir noktaya kadar razı gelebilirdik de ... Evet, reel politika konuşuyoruz, tarih felsefesi yapmıyoruz, 'longue duree' konuşmuyoruz. Bu ikisini, hele bugün hiç, karıştırmamalıyız. Bugün Rusya konusunda, Ülke-Putin ayrımı yapılmasının hayati olduğu noktaya geldik. NOKTA. // Eğer Almanya DA Batı ise, o ergenler ABDsinin çok ötesinde, rasyonel ve vizyonlu bir ufuk ile bakageldi Rusya'ya. 30 yıldır siyasetini Rusya'nın tarihsel mirası ve insanlık için ifade ettiği potansiyeli müdrik, sorumlu, ve Alman birleşmesindeki yapıcı rolünden ötürü minnettar bir perspektifle yürüttü. 'Tarihsel ve potansiyel Rusya'nın 'Batı'daki başlıca lobisi Almanya olageldi. 6 ana siyasi partinin 6sında da Rusyanın -Orta Asyası dahil- anlamını kavramış siyasetçiler var/dı. Pazar gününe kadar. Geçtiğimiz pazar günü soğuk savaş sonrasının en tarihi parlamento oturumunda -buna AfD ve Die Linke dahil - 6 parti birden ulusal konsensüs ile "Putin eşit değildir Rusya" ve "Bu Rusya ile sonuna karar mücadele edeceğiz" dedi ise, hele bir sakinleyelim Sevan. Bir oturup ezber bozalım. Almanya 100 milyarı güvenliğe yatırıcam derken, özünde "Yetti gari ! ... ABD eşit değildir Batı" dedi. "Batı'nın kararlanını artık kovboylara bırakmayalım" dedi ve Fransa çizgisine gelmiş oldu. 100 milyarı güvenliğe yatıracağım derken satırarasında Putin sonrası Rusya'yı kollama sinyalini de verdi. "ABD'nin Yenilmliş bir Rusya'ya birinci savaş sonrasında ingiltere-Fransa'nın mağluplara reva gördüğü türden bir muamele uygulamasını istemiyoruz" mesajını vermiş oldu. 1919/20 nin burnu havada Paris Banliyö anlaşmaları hatasının hangi yıkıma yol açtığını en iyi Almanya biliyor. Evet biraz geç, ve çaresizce da denebilir,- illa karamsarlık yaymaksa amacımız- ama Almanya bu fasit daireyi kırmanın yolunu arıyor diye okuyorum ben. Rus kosakları ve Amerikan kovboyları dışında kalan gri alanda konuşacak aktörler tarih sahnesine daha anca çıkıyor. Eğer Doğu Avrupalı mühtedileri sakinleştirip ikna ederek yanlarına çekebilirlerse, şansları da var. Bi soluk alıp, tekerrür ezberlerimizin ötesine de hele bi fırsat tanıyalım derim.
Zayıf umutlar üzerinden inşa edilmiş fazla iddialı analizler demekten kendimi alamıyorum.
1) Evet bugün için Putin eşittir Rusya. Ölüm kalım savaşına girmiş bir ülkenin ağır bir yenilgiye uğramadıkça liderine ihanet ettiği bir örnek hatırlamıyorum tarihte. Napolyon bile Moskova'dan sonra üç ağır hezimete uğrayıp bütün ordularını kaybettikten sonra ancak devrilebildi. Moskova nükleer silahlarla düzletilmedikçe Putin gitmez.
2) Son birkaç günde vardığımız noktada artık olay Rusya-Ukrayna savaşı değil, ABD-Rusya savaşıdır. "Yaptırım" dedikleri şeyler, tarihin her döneminde açıkça savaş eylemi sayılır. Bu savaşta şimdilik Avrupa ABD'nin yancısıdır. Bağımsız bir politikaya yönelmeleri, en azından birkaç yıl geçmedikçe ve Batı ittifakı ciddi yenilgiler yaşamadıkça pek mümkün görünmüyor.
Fikrimde ısrarcıyım. Ciddi bir savaş görünüyor ufukta. Ben Çin olsam her iki tarafın iyice kan kaybetmesini bekler, sonra ufak ufak Rusya'ya askeri yığınak yapardım.
(3. )Girdiğimiz şey, Putin'in havlamalaına bakmayın, üçüncü dünya savaşı değil, ikinci Avrupa soğuk savaşının prelüdü olarak yazılacak ikinci Soğuk savaşın temel parametreleri şöyle şeyler: Ukrayna ve Gürcistan'ın Finlandiyalaşması, Avrupa'nın NATO dışı ordu kurması, Almanya'nın 45 ten beri sürdürdüğü kökteni pasifizmi terkedip yüzde iki güvenlik harcaması düzenine geçmesi ve savaş bölgelenine silah satmama anayasal kuralını değiştirmesi, ... /// Çin işe girmezse ellerinizi oğuşturup III. Dünya savaşı beklemeyin. O üçünçü sıcak savaş Ukrayna veya Gürcistan'dan değil çıkse çıksa Tayvan'dan çıkabilir ve öncelikle bir Avrupa değil Asya/Pasifik savaşı olurdu. Olası savaş kararında, anahtar coğrafya Hint altkıtası olur, oranın gidişatı başat rol oynardı.// İkinci Avrupa soğuksavaşı Rusya mimarisini korumayı gözetecek. Kafkasya'dan Tataristan'a bir halklar mezbahası Avrupa'nın en son isteyeceği şey. Avrupa Post-Putin-Rusya ile bu asgari müşterekte anlaşacak. Bu Avrupa/Rusya asgari müştereği, bugünkü Çin'in temsil ettiği şeyden bambaşka bir şey. // Madem meşum bir öngörü yazmış Sevan, ben de öngöreyim: Hayır, III. Savaş çıkmayacak. Çin, Ukrayna'dan öğrenecek Uyguristan ve Tibeti geri dönüşsüzce insanlık tarihinden sıfırlarken (*), Tayvanda işi zamana yayacak. Alor-almaz ayrı konu. /// Sonuçta 3+2 kutuplu bir yeni dünya statükosu ve soğuk savaşı oluşacak: Geçen yıl kurulan Anglosakson pakt AUKUS (AU/UK/USA), Çin ve Avrupa asli kutuplar, Rusya ve Hindistan ise buçuk kutuplar olacak, hepsi birden birbirlerini özünde Başhorozları (ABD ve Çin) dengeleyecekler. Latinamerika, Afrika ve AsyaPasifik 3+2nin münhasır etki alanlarına bölünecek.NATO bitecek veya talileşecek. NATO-dışı Avrupalılar (Finlandiye, İsveç, Avustura, İsviçre, Irlanda) yeni Avrupa şemsiyesine katılacak. Ukrayna ve Kafkasya birinci soğuk savaşın Finlandiya-Avusturya rolünü üstleneck, Avrupa Rusya arası tampon kalacak. TR, AB'nin, Pakistan, Çin'in arka bahçesine dönüşecek. En spekülatif önermemi de yapayım: AUKUS, Asya pasifik barışı namına Filipinleri gözden çıkarıp (burasını bir tür Taiwan ile takas ederek) Çin'e ikinci bir çıkış kapısı olarak önerecek. Yeni Zelanda, Kore, Japonya elmecbur AUKUS şemsiyesine girecek. (Japonya, Almanyalaşır mı ? mümkün. Bilemem.) Batılı kutuplar, belini büküp taşeronlaştırdıkları Rusya'yı başta orta Asya, İslam aleminde taşeron olarak kullanmaya çalışacak. Sezarın hakkı Sezara: Rusyanın son binyıldır bu malum medeniyetler meselesini klasik Batı'ya kıyasla biraz daha az yüzüne gözüne bulaştırdığını ve daha deneyimli olduğunu kaydetmek lazım./// (*) Uygur dipnotu: Çırak Talat'ı ve kalfa Hitleri cebinden çıkaracak bir model kabaca 15 yıldır yürürlükte. Kan dökmeğe gerek bile kalmaksızın, zerre izini bile bırakmamacasına total çözüm, tarihe en başarılı soykırım olarak yazılacak.Kabaca 15 yıla Uygurca konuşan son birey, ve o tarihi anlatan son tuğla ve son kitap yaprağı gezegenden geri gelmezce silinmiş olacak. Itiraz eden olmayacağı gibi, kalıntıları da Sanskritçe muamelesi görecek. Belçika kadar bir nüfus, 3 kane Almanya kadar bir topraktan, kabaca Holocaust çapında bir olaydan sözettik. Ustalığın anafikri: 3 yıla ziplemek yerine 30 yıla yaymak. Yarı yol geçildi, geri dönüşsüz kritik eşik aşıldı sayılır.
(2. )NATO'nun birinci soğuk savaş sonrası dönemde ötekileştirmeyi tercih ettiği unsurun Rusya değil, Islam olduğunu da unutmayalım. Rusya ciddiye alınmayacak kadar zayıftı. İslam "kategorik öteki" rolünü bile isteye şuursuzca üstlendi. Bu analiz, ancak bu gerçeği unutma sonucu yazılabilirdi. Bu savaşın özünde Rusya güvenlik bürokrasisi açısından bir tür "NATOya katılmayı zorlama" anlamı taşıdığını da esgeçmeyelim.// "Lizbon'dan Vladivostok'a güvenli Avrasya" (Çin'in öteki olduğu model) Batı'nın da asıl gönlünde yatan. Ama bu Putin ile nasıl olabileceğine de kafaları basmıyor. çok mu haksızlar ? Batı, 2000lerin ortasında Rusya'ya (NATO için) ve TR ye (AB için) kapıları kapatırken hata yaptı mı ? Evet. Çok büyük hata yaptı. Ama bu tespitten yola çıkıp,"bu bilerek üçüncü dünya savaşı çıkarma stratejisinin parçasıdır" noktasına getirmek de aşırı zorlama bir yorum. /// Dünyanın fiilen, fikren ve ruhen çok uzağındaki bir kısım ABDli manyağı bilemem, ama eğer "batı" derken Avrupalı sıradan insanları -bunlara mesela aşırı sağ AFD yi Le Pen i, Urban'ı ... seçen sıradan şuursuz Avrupalıları katarak söylüyorum- ve onların içinde bulunduğu Avrupa düzenini kastediyorsak: Evet, bu Batı'ya bir yere kadar kendimerkezcilik, şuursuzluk, ve yer yer ırkçılık da...atfedilebilir... Ama sisteme hakim bir cengperestlik, ... hayır atfedilemez. En radikali dahil, Avrupa halkının " "genetiği" " (iki savaşla mutasyona uğramış olan genetiği) artık "savaş karşıtı" olmasa bile, çok ciddi 'savaş ürkeği ve savaş çekingeni'dir. Bu halklarla birlikte ve onlar için siyaset yapan hiç bir politikacı da bilerek -ve hatta cahillikle- Rusya ile savaş kışkırtmadı. /// Atlantik-ötesine sözüm meclisten dışarı. Ayrıca İslam hatta Balkan coğrafyasında savaş kışkırtıcılığın Avrupa da yaptı.(son tahlilde kendine dokunmayacağını düşündüğü için yaptı) /// Ve de: ABD ne kadar Batı, o da ayrı konu. Rusya'dan bir tık öte batı denebilir, belki... /// Bu kriz'i bir gün yazarken tarihler, belki de üçünçü dünya savaşına giden yolun değil Avrupa'nın kendi göbeğini kesmesine giden yol'un başı olarak yazacak ... Almanya, Fransa çizgisine geldi bile geçen pazar.
20 yıl önce ABD Irak ve Afganistan'a girdiğinde buna benzer 'rasyonel' analizler yaptığımı hatırlıyorum. "Elbette bir akıl var, bu akıl ne olabilir" diye düşününce birtakım rasyonaliteler bulmak çok zor değil. Hatta Şirince'de bizim otelde bana "valla billa Bush aptaldır" diye dil döken birtakım akil Amerikalılara "siz anlamıyorsunuz, mantığı şu" diye uzun uzun ders verdiğim vakidir.
Sonunda anlaşıldı ki, hayır, akıl yok. Kibir ve cehalet artı corruption (para ve kariyer çıkarları) dünyayı çok daha iyi açıklayan amiller. İşgalin olası uzun vadeli sonuçlarını hesaplamadılar. Daha doğrusu hesaplayanlarla karar verenler arasında güven ilişkisi yoktu. Karar verenler "hele bir girelim sonra düşünürüz" mantığıyla hareket ettiler. Önyargıları, ergenlik fantezileri, hayat boyu maruz kaldıkları Holivut diyetinin kötü etkileri baskın geldi. Etkileri yüzlerce yıl sürecek bir ekonomik, ekolojik, kültürel, siyasi felakete imza attılar. Bu sefer de farklı olduğunu düşünmüyorum.
**
Siz de dünyayı akli hesapların yönettiğine ve üstelik bu hesapların aynen sizin tahmin ettiğiniz gibi olduğuna inandığınız bir iyimserlik evresindesiniz anlaşılan. Dilerim haklı çıkarsınız, ama içimdeki müşterek bahisçi size ona bir bile vermiyor.
Avrupa halkının 'genetiği' malum. Ama kararları Avrupa vermiyor. Geçmişte her girdiği savaşı kazanmış ve son dönemde her kaybettiği savaşı derhal hafızasından silmiş bir ergen devleti veriyor.
(1.) Batı'da bu kadar büyük bir şuursuzluk veya bilerek ateşle oynama halinin sistemik olduğunu düşünmüyorum. Bireyler düzeyinde her iki eğilimin de olduğu açık. Ama sistemik düzeyde bir tarafta Polonya/Macaristan, Çek-o-Slovakya, Baltık üçlüsü ve Romanya/Bulgaristan, öte tarafta ise Ukrayna arasında net bir kategorik ayrım yapıldığı ve buna göre davranıldığı da görülüyor. Tam da o ayrımı yapmasa idi, NATO Ukrayna'yı ikinci dalgaya katar geçerdi. Sistemin bu yazılardaki uyarıyı iyi algılamış -özünde bizzat kenrdi aklı selimi ile üretmiş- olduğunu düşünmek de mümkün.
Bir ekleme de ben yapmak isterim. John J. Mearsheimer realist uluslararası ilişkiler teorisyenlerinden. Milyonlarca izlenen bu konuşmasında Batı'nın Rusya'yı Ukrayna konusunda provoke ettiğini, Ukrayna'yı gaza getirdiğini ancak yardım etmeyeceğini, Ukrayna'nın Batı için hayati çıkar taşımadığını, ancak Nato üyeliğinde ısrar etmenin cevapsız kalmayacağını ve yükselen tansiyonun Ukrayna'nın mahvolmasıyla sonuçlanacağını anlatıyor.
Mearsheimer da policymakerların şuursuz olduğu seçenek üzerinde duruyor, 21. yüzyıl insanları güç dengesi siyasetine inanmıyorlar diyerek DC'deki agresörleri eleştirirken
Ukrayna da işler tam olarak Rusyanın istediği gibi gitmeyince "derin" strateji uzmanlarımız "Rusya tuzağa mı çekildi" demeye başladı. Yani Ukraynanın işgalinin faturası da ABD ye kesildi! Ne güzel konfor, ülkemizdeki Ak Partiyi akla getiriyor: her başarı kendi dehalarının eseri, her başarısızlık dış güçlerin oyunu.
Sevan Bey bence bu savaşı toplumların verdikleri psikolojik tepkiler ve yeni dinler üzerinden değerlendirmemiz gerekiyor. Ön kabulum batı toplumunun Rusya'yı SSCB dağılması sonrasında hala aynı şekilde görmesidir. Yani uzak durulması ve savaşılması gereken bir yeni dünya dini ( Komünizm ve Diktatörlük) Bu algının SSCB dağılması sonrasında değişmediğini düşünüyorum. 90 lardan bu güne geçen süreçte batı toplumu da kendi yeni dünya dini ve idealizmini tam olarak tanımladı. Yeni dünyanın kendini dışlanmış ve kaybetmiş hisseden bireyleri birçok alt kimlik altında bir araya geldi. Feministler, Veganlar, Siyahiler, LGBT vs. Anladığım kadarıyla bu yeni din bir önceki batı dininin yerini aldı.( Çiçek çocukları, Woodstock, Rock vs ) Ancak özellikle son beş sene içersinde çok şiddetli bir şekilde hissettiğimiz bu yeni din çok saldırgan. Savunucuları tüm benliklerini bu yeni dinin imgeleriyle tanımlamakta ve kutsallarının zarar görme ihtimali doğduğu anda çok şiddetli tepki vermekteler. Bu savaşı batı dünyasının akademi ve siyasetini neredeyse tamamını ele geçirmiş bu yeni din üzerinden görmemiz gerekiyor. Her yeni dünya dini gibi bu din de bireyler için kötüdür. Bence sizin de bu savaşta asıl tepkiniz bu durumadır. Bu yeni din okumasını Neoconlar ve Libareller, Biden, Kamala gibi imgeler üzerinden yaptığınızı düşünüyorum. Ancak kendinizle çeliştiğinizi düşünüyorum. Çünkü birçok kere ifade ettiğiniz üzere insan hayatının önemini ve bireyin özgürlüklerini temel alarak sosyolojik yorumlarınızı yapıyorsunuz. Ancak hafta sonu yayınındaki savaşın doğası gereği kötü bir şey olduğunu ifade ederek şehirlerin bombalanması ve insan ölümlerini yorumunuzda rasyonelleştirdiniz. Tepkisel bir yorum yaptığınızı düşünüyorum. Bu yeni dünya dini de dünyayı terk edecektir. Ancak savaş bir kere çıktıktan sonra dolaylı yollarla ona saldırmak ( Nato'nun kararları- Bürokratların eski yorumları vs) beyhude bir çabadır. Çünkü yeni din (cancel culture) her geçen gün hareketlerini meşrulaştırmaktadır. İçinde bulunduğumuz zaman diliminde aydınlara düşen en büyük görev savaşın bir an önce bitmesi için çabalamalarıdır. Bürokratlar ve siyasi kanallar aracılığıyla şapkadan tavşan çıkartmaları gerekmektedir. Dünya'nın büyük bir hızla daha büyük çatışmalara doğru yol aldığı günümüzde hayatın kaosu her şeye rağmen bir kişinin tek bir hamlesi ve cümlesiyle tarihi değiştirmesine açıktır.
Sevan Hocam NATO genişlemesi genel işleyişi açıklıyor fakat ne oldu da Rusya Ukrayna'ya Şubat 2022'de girmeyi seçti, durumu ateşleyen olay neydi?
Aptallıkla ilgisi olduğunu düşünmüyorum. Trilyon dolarlık 'savunma bütçeleri' için bu hamle gerekliydi. Nasıl Türkiye'de iktidara yakın müteahhitler için hiç ihtiyaç olmayan köprü veya havaalanı projeleri yaratılıyorsa benzer şekilde ABD'de de askeri endüstriyel kompleks denilen çevreler için hiç ihtiyaç olmayan savaşlar veya savaş ihtimalleri yaratılıyor. Sadece silaha verilen para olarak bakmayın. NATO'ya alınan her yeni üye, yeni üslerin kurulumu, her anlamda yeni taahhüt işleri demektir ve o sayede 'savunma' bütçesi şişkin kalır.
(4.) Uzadı, Sevan'ın analizinin yumuşak karnı ile bağlayalım. Batı Rusya'yı tasfiye etmeyi gerçekten istemiş olabilir mi ? Böyle bir çıkarı var mı ? Hadi Sovyetler dağıldı, komünizm çöktü, buna sevinildi falan. Özellikle Baltık ülkelerine karşı Bat'ının ideolojik, tarihsel, gönül bağları vardı...vs. ona da tamam. Ama Rusya Federasyonunu da dağıtma fikrine gelince en şuursuz batılı stratejistin bile aklını başına alıp düşündüğünde "hayır bunu yapmamalıyız" dedirtecek üç bölgesel neden var. Rusyanın doğrudan kontrol ettiği veya varlığı ile dengesine katkı sağladığı, batının ise erişim/kapsama alanı dışında kalan üç alan. Bunlara bakmadan asıl resmi görmek zor. Üçü de Ukrayna'nın doğusunda. Batı'nn pek ırağında. Olası üçüncü dünya savaşı, Rusyayı dağıtma riski taşıdığı için bu bölgelerin dengesini toptan bozma riski taşır, ve Batı açısından göze alınıp alınamayacağı ciddi tartılmalıdır. // Batıdan doğuya doğru gidelim, daha manevi bir zeminden, materyal çıkarların daha güçlü rol oynadığı bir aleme de yol almş olacağız. Birinci bölge Transkafkasyadır, daha somutlarsak Ermenistan'ın varlğı. Mevcut halde, Rus şemsiyesi gittiği anda Azerilerin şapkadan hangi tavşanı çıkaracağı, Türkiye'nin ne yapacağı belli olmaz. Kafkasya'da pax russica, tüm abzürd veçhelerine rağmen en azından "Türkiye kayıtsız şartsız muasır medeniyet seviyesine gelesiye" ve gardaş milletini de ikna edesiye, batı açısından varlığı zorunlu bir faktördür. Batı ikinci bir 1915in vebalini taşıyamaz. Rusyasız da bunu nasıl garanti edeceği meçhuldür.İkinci bölge Orta Asya'dır. Burası da Transkafkasya gibi nominal olarak bağımsız ama Iran ve Çin etkisine açık bölgedir. Rusya'nın burdaki ağırlığı ehven-i şer bir denge unsurudur. Ama asıl sorun Sibirya meselesidir. Sibirya, gezegen üstündeki ekolojik ve yeraltı değerleri itibari ile açık ara en stratejik biriki kara kütlesinden biridir. Rusya'nın 2022 yılında Ukrayna savaşı ile başlayacak bir olası çöküş ve dağılma süreci sonucunda Sibirya'nın kimin kontrolüne geçeceği malumdur: Bu güç Sevan'ın fantazmalarının hilafına, "Batı" olmayacaktır. Putin'in Batı'ya karşı satırarasındaki en büyük kozu: "Sibirya'yı kaybederim ha !" idi, öyle de kalacaktır. Batının telaffuz etmeyi bile tabu saydığı kabusu Rusya'nın Sibirya'nın kontrolünü kaybetmesi riskidir. Kuzey akımı inşa ettirten bu karabasandır. /// Batı'da Rusya'nın Ukrayna -ve Belarus'tan- tasfiyesini veya buralardaki kontrolünün zayıflamasını isteyen pek çok aktör olduğu sır değil. Bu aktörlere meşruiyet sağlyan şey de Rusyanın tarihsel karnesinden başka bir şey değil. ANCAK: Aynı Batı'da Rusya'nın Avrasya'dan total tasfiyesini ve marjinal bir kuzeydoğu Avrupa ülkeliğine tahvilini , Kafkasya, Orta ve Kuzey Asya'daki etki ve kontrolünü tümden kaybetmesini önerebilecek ve göze alabilicek ahmak da yoktur. Bağımsız Çerkezistan, Dağıstan, Tataristan,Başkırdistan, Çeçenistan, ... vb folklordür, o şekilde varolmaları veya olmamaları özünde gezegendeki kimseyi çok da ırgalamaz. Bu halkların mikro milliyetçilikler temelinde atomize olmaktansa daha bi göz hizasında, daha gönüllü ve daha medeni bir federal birlik düzenine geçmeleri, dünya demokratik deneyimi açısından da bir kazanım sağlayabilir. Dünya Osmanlı'nın tasfiyesine -Rusya ile birlikte- göz yumarak veya katkı sağlayarak kaçırdığı ulus devlet ötesi medeniyet fırsatını, post-Putin bir Rusya'nın demokratik restorasyonuna katkı vererek sağlayabilir. Bunun bölünerek yağmalanmış bir Rusya perspektifinrden daha mantıklı bir senarlyo olduğunu düşünebileck aktörler Batı'da an itibari ile daha baskın. Rusya'nın yağmasından aslan payı Sevan'ın hissiyatının aksine Batı'nın avucuna düşecek gibi durmuyor. Dünyaya, Novosibirsk'ten bakarsanız, Pakin'le Moskova aynı mesafede, Vladivostok'tan bakarsanız, Pekin burnunuzun dibinde, Anchorage kaf denizinin ardında.
ABD politikalarını yönlendiren bunun için ince analizlerle argümanlar ürettiren Silah Sanayiidir. Girdiği hiç bir alanda giriş gerekçelerini doğrulatamamıştır. Ama çok silah satışı, çok tahribat ve çok acı yaşanmasına yol açmıştır. Putin rejimindeki Rusya, benim savunacağım bir ülke değil ama, haksızlık yapanların da haklı oldukları noktalar vardır. Barış için doğayı, küresel ekosistemi bozmadan bak
Şkalarıyla bir arada yaşama -cohabitation- felsefesine ihanet edenlerin despotik rejimleri sürdürenlerden farkı olmadığını görmek gerekir.
Ermenistan'ın kaderinin Batı dünyasını zerrece ilgilendirdiğini sanmıyorum. Rusya'nın Orta Asya'daki tarihi rolünü bilen ve anlayan bir Batılıya da bugüne dek rastlamadım. Vizyonları Rusya'yı (Avrupa Rusya'sını) Batının finansal, ticari, polisiye, propagandif ağına entegre etmekle sınırlıdır.
Sibirya'yı da kendiliğinden Rusya ile birlikte yutacaklarına inanıyorlar. Elbette Çin tehlikesinin farkındalar. Ama Rusya'nın nükleer stokunu emniyete alırlarsa Çin'in askeri açıdan kısa vadede şansı olmadığını düşünüyorlar.
Tahminimce Rusya'yı yenmeyi başarırlarsa hemen ardından gerekirse bir miktar nükleer şantaj da kullanıp Çin'e boyun eğdirmeyi deneyeceklerdir.
"20.yyın riski aşırı güçlü bir Rusya idi, 21.yyın riski aşırı zayıf bir Rusya" analizi o kadar da marjinal değil, gecikmeli de olsa batıda yaygınlaştığı kanısındayım. Bir tane Batı yok. Az daha inceltirsek analizi... en az üç tane Batı var. (nr1) Bu yazıda tarif edilen, taşralı ergen ABD batısıdır. Evet, borusu öter, ve kararları kısa vadede empoze de edebilir, ama tek Batı o değildir. Kaldı ki bu son olayda saldırgan, bu aktör değil, doğudaki ergendir. (nr2) Daha rasyonel, daha vicdanlı bir diğer ABD de var: Onun da vizyonu Avrupa Rusyası'nı ehlileştirip, Avrasya Rusyası'nı taşeronlaştırmakla sınırlıdır. (nr3) Üçüncü Batı ise Almanyanın akıl, Türkiyenin sezgi ile taşıdığı vizyona daha yatkındır, allta değineceğim // Avrupa'da Rusya ile dengeyi en çok kaşıyan, bir nolu aktörü, yani ergen ABD taşrasını fiştekleyen aktör "panikçi" Polonyadır. Aşırı duygusal ve tepkiseldir, ama "temelden haksız" diyebilir miyiz ? Yüzyıllar boyu Rusya'dan en sert tokatı onların yediğini unutmayalım, Osmanlının ve Almanya'nın yedigi tokat, Lehlerin yediğinin yanında sinek vızıltısı kalır. Bir kenara yazmakta fayda var: Genişleme NATO'su herşeyden önce bir Polonya projesi, bir Polonya ittifakıdır. Polonya liderliğindeki "Mühtedi batılı" Doğu Avrupa bu süreçte, edilgen falan değil, hayli başat bir aktördür. // Post-Sovyetik dönemde Avrasya Rusyası kan kaybediyor, Rus nüfus hızla ülkenin batısındaki metropollere göçüyor. Çin, milyonlarca hektar tarım arazisini 49 yıllığına kiraladı. Rus Uzakdoğusu fiilen tarımsal-ticari-demografik Çin kolonisine dönüşme yolunda. Geride kalanlar durumu sürekli protesto ediyor. Bu blogda detaylarını okuduğumuz "Türkiye'nin doğusundaki demofgrafik dönüşüm anlatısı"nın bir başka versiyonu diyelim /// Orta Asya konusu doğru. Burası, tüm gezegen üstünde, Batının gözüne gönlüne en ırak coğrafyadır -Yine, Almanları bir miktar tenzih kaydı ile. Ama Rus Yakındoğusu (Kafkasya) ve Rus Uzak Doğu'su Batı'nın biraz daha radarında yerlerdir. Ermenistan, en azından Almanya ve Fransa için, farklı gerekçelerle önemsiz sayılmayacak vicdani meseledir. // Yazının temel ontolojik sorunu Putin-Rusya ayrımını es geçmesi ve ikisini eşitlemesidir. Trump eşittir ABD, Orban eşittir Macaristan, Bolsanaro eşittir Brezilya, Xi eşittir Çin'e VE Erdoğan eşittir Türkiye'ye razı mıyız ? Reel politik gerekçelerle TÜMÜNE bir noktaya kadar razı gelebilirdik de ... Evet, reel politika konuşuyoruz, tarih felsefesi yapmıyoruz, 'longue duree' konuşmuyoruz. Bu ikisini, hele bugün hiç, karıştırmamalıyız. Bugün Rusya konusunda, Ülke-Putin ayrımı yapılmasının hayati olduğu noktaya geldik. NOKTA. // Eğer Almanya DA Batı ise, o ergenler ABDsinin çok ötesinde, rasyonel ve vizyonlu bir ufuk ile bakageldi Rusya'ya. 30 yıldır siyasetini Rusya'nın tarihsel mirası ve insanlık için ifade ettiği potansiyeli müdrik, sorumlu, ve Alman birleşmesindeki yapıcı rolünden ötürü minnettar bir perspektifle yürüttü. 'Tarihsel ve potansiyel Rusya'nın 'Batı'daki başlıca lobisi Almanya olageldi. 6 ana siyasi partinin 6sında da Rusyanın -Orta Asyası dahil- anlamını kavramış siyasetçiler var/dı. Pazar gününe kadar. Geçtiğimiz pazar günü soğuk savaş sonrasının en tarihi parlamento oturumunda -buna AfD ve Die Linke dahil - 6 parti birden ulusal konsensüs ile "Putin eşit değildir Rusya" ve "Bu Rusya ile sonuna karar mücadele edeceğiz" dedi ise, hele bir sakinleyelim Sevan. Bir oturup ezber bozalım. Almanya 100 milyarı güvenliğe yatırıcam derken, özünde "Yetti gari ! ... ABD eşit değildir Batı" dedi. "Batı'nın kararlanını artık kovboylara bırakmayalım" dedi ve Fransa çizgisine gelmiş oldu. 100 milyarı güvenliğe yatıracağım derken satırarasında Putin sonrası Rusya'yı kollama sinyalini de verdi. "ABD'nin Yenilmliş bir Rusya'ya birinci savaş sonrasında ingiltere-Fransa'nın mağluplara reva gördüğü türden bir muamele uygulamasını istemiyoruz" mesajını vermiş oldu. 1919/20 nin burnu havada Paris Banliyö anlaşmaları hatasının hangi yıkıma yol açtığını en iyi Almanya biliyor. Evet biraz geç, ve çaresizce da denebilir,- illa karamsarlık yaymaksa amacımız- ama Almanya bu fasit daireyi kırmanın yolunu arıyor diye okuyorum ben. Rus kosakları ve Amerikan kovboyları dışında kalan gri alanda konuşacak aktörler tarih sahnesine daha anca çıkıyor. Eğer Doğu Avrupalı mühtedileri sakinleştirip ikna ederek yanlarına çekebilirlerse, şansları da var. Bi soluk alıp, tekerrür ezberlerimizin ötesine de hele bi fırsat tanıyalım derim.
Zayıf umutlar üzerinden inşa edilmiş fazla iddialı analizler demekten kendimi alamıyorum.
1) Evet bugün için Putin eşittir Rusya. Ölüm kalım savaşına girmiş bir ülkenin ağır bir yenilgiye uğramadıkça liderine ihanet ettiği bir örnek hatırlamıyorum tarihte. Napolyon bile Moskova'dan sonra üç ağır hezimete uğrayıp bütün ordularını kaybettikten sonra ancak devrilebildi. Moskova nükleer silahlarla düzletilmedikçe Putin gitmez.
2) Son birkaç günde vardığımız noktada artık olay Rusya-Ukrayna savaşı değil, ABD-Rusya savaşıdır. "Yaptırım" dedikleri şeyler, tarihin her döneminde açıkça savaş eylemi sayılır. Bu savaşta şimdilik Avrupa ABD'nin yancısıdır. Bağımsız bir politikaya yönelmeleri, en azından birkaç yıl geçmedikçe ve Batı ittifakı ciddi yenilgiler yaşamadıkça pek mümkün görünmüyor.
Fikrimde ısrarcıyım. Ciddi bir savaş görünüyor ufukta. Ben Çin olsam her iki tarafın iyice kan kaybetmesini bekler, sonra ufak ufak Rusya'ya askeri yığınak yapardım.
Swakopmund'u mu tercih edelim Ushuaia'yı mı ?
(3. )Girdiğimiz şey, Putin'in havlamalaına bakmayın, üçüncü dünya savaşı değil, ikinci Avrupa soğuk savaşının prelüdü olarak yazılacak ikinci Soğuk savaşın temel parametreleri şöyle şeyler: Ukrayna ve Gürcistan'ın Finlandiyalaşması, Avrupa'nın NATO dışı ordu kurması, Almanya'nın 45 ten beri sürdürdüğü kökteni pasifizmi terkedip yüzde iki güvenlik harcaması düzenine geçmesi ve savaş bölgelenine silah satmama anayasal kuralını değiştirmesi, ... /// Çin işe girmezse ellerinizi oğuşturup III. Dünya savaşı beklemeyin. O üçünçü sıcak savaş Ukrayna veya Gürcistan'dan değil çıkse çıksa Tayvan'dan çıkabilir ve öncelikle bir Avrupa değil Asya/Pasifik savaşı olurdu. Olası savaş kararında, anahtar coğrafya Hint altkıtası olur, oranın gidişatı başat rol oynardı.// İkinci Avrupa soğuksavaşı Rusya mimarisini korumayı gözetecek. Kafkasya'dan Tataristan'a bir halklar mezbahası Avrupa'nın en son isteyeceği şey. Avrupa Post-Putin-Rusya ile bu asgari müşterekte anlaşacak. Bu Avrupa/Rusya asgari müştereği, bugünkü Çin'in temsil ettiği şeyden bambaşka bir şey. // Madem meşum bir öngörü yazmış Sevan, ben de öngöreyim: Hayır, III. Savaş çıkmayacak. Çin, Ukrayna'dan öğrenecek Uyguristan ve Tibeti geri dönüşsüzce insanlık tarihinden sıfırlarken (*), Tayvanda işi zamana yayacak. Alor-almaz ayrı konu. /// Sonuçta 3+2 kutuplu bir yeni dünya statükosu ve soğuk savaşı oluşacak: Geçen yıl kurulan Anglosakson pakt AUKUS (AU/UK/USA), Çin ve Avrupa asli kutuplar, Rusya ve Hindistan ise buçuk kutuplar olacak, hepsi birden birbirlerini özünde Başhorozları (ABD ve Çin) dengeleyecekler. Latinamerika, Afrika ve AsyaPasifik 3+2nin münhasır etki alanlarına bölünecek.NATO bitecek veya talileşecek. NATO-dışı Avrupalılar (Finlandiye, İsveç, Avustura, İsviçre, Irlanda) yeni Avrupa şemsiyesine katılacak. Ukrayna ve Kafkasya birinci soğuk savaşın Finlandiya-Avusturya rolünü üstleneck, Avrupa Rusya arası tampon kalacak. TR, AB'nin, Pakistan, Çin'in arka bahçesine dönüşecek. En spekülatif önermemi de yapayım: AUKUS, Asya pasifik barışı namına Filipinleri gözden çıkarıp (burasını bir tür Taiwan ile takas ederek) Çin'e ikinci bir çıkış kapısı olarak önerecek. Yeni Zelanda, Kore, Japonya elmecbur AUKUS şemsiyesine girecek. (Japonya, Almanyalaşır mı ? mümkün. Bilemem.) Batılı kutuplar, belini büküp taşeronlaştırdıkları Rusya'yı başta orta Asya, İslam aleminde taşeron olarak kullanmaya çalışacak. Sezarın hakkı Sezara: Rusyanın son binyıldır bu malum medeniyetler meselesini klasik Batı'ya kıyasla biraz daha az yüzüne gözüne bulaştırdığını ve daha deneyimli olduğunu kaydetmek lazım./// (*) Uygur dipnotu: Çırak Talat'ı ve kalfa Hitleri cebinden çıkaracak bir model kabaca 15 yıldır yürürlükte. Kan dökmeğe gerek bile kalmaksızın, zerre izini bile bırakmamacasına total çözüm, tarihe en başarılı soykırım olarak yazılacak.Kabaca 15 yıla Uygurca konuşan son birey, ve o tarihi anlatan son tuğla ve son kitap yaprağı gezegenden geri gelmezce silinmiş olacak. Itiraz eden olmayacağı gibi, kalıntıları da Sanskritçe muamelesi görecek. Belçika kadar bir nüfus, 3 kane Almanya kadar bir topraktan, kabaca Holocaust çapında bir olaydan sözettik. Ustalığın anafikri: 3 yıla ziplemek yerine 30 yıla yaymak. Yarı yol geçildi, geri dönüşsüz kritik eşik aşıldı sayılır.
(2. )NATO'nun birinci soğuk savaş sonrası dönemde ötekileştirmeyi tercih ettiği unsurun Rusya değil, Islam olduğunu da unutmayalım. Rusya ciddiye alınmayacak kadar zayıftı. İslam "kategorik öteki" rolünü bile isteye şuursuzca üstlendi. Bu analiz, ancak bu gerçeği unutma sonucu yazılabilirdi. Bu savaşın özünde Rusya güvenlik bürokrasisi açısından bir tür "NATOya katılmayı zorlama" anlamı taşıdığını da esgeçmeyelim.// "Lizbon'dan Vladivostok'a güvenli Avrasya" (Çin'in öteki olduğu model) Batı'nın da asıl gönlünde yatan. Ama bu Putin ile nasıl olabileceğine de kafaları basmıyor. çok mu haksızlar ? Batı, 2000lerin ortasında Rusya'ya (NATO için) ve TR ye (AB için) kapıları kapatırken hata yaptı mı ? Evet. Çok büyük hata yaptı. Ama bu tespitten yola çıkıp,"bu bilerek üçüncü dünya savaşı çıkarma stratejisinin parçasıdır" noktasına getirmek de aşırı zorlama bir yorum. /// Dünyanın fiilen, fikren ve ruhen çok uzağındaki bir kısım ABDli manyağı bilemem, ama eğer "batı" derken Avrupalı sıradan insanları -bunlara mesela aşırı sağ AFD yi Le Pen i, Urban'ı ... seçen sıradan şuursuz Avrupalıları katarak söylüyorum- ve onların içinde bulunduğu Avrupa düzenini kastediyorsak: Evet, bu Batı'ya bir yere kadar kendimerkezcilik, şuursuzluk, ve yer yer ırkçılık da...atfedilebilir... Ama sisteme hakim bir cengperestlik, ... hayır atfedilemez. En radikali dahil, Avrupa halkının " "genetiği" " (iki savaşla mutasyona uğramış olan genetiği) artık "savaş karşıtı" olmasa bile, çok ciddi 'savaş ürkeği ve savaş çekingeni'dir. Bu halklarla birlikte ve onlar için siyaset yapan hiç bir politikacı da bilerek -ve hatta cahillikle- Rusya ile savaş kışkırtmadı. /// Atlantik-ötesine sözüm meclisten dışarı. Ayrıca İslam hatta Balkan coğrafyasında savaş kışkırtıcılığın Avrupa da yaptı.(son tahlilde kendine dokunmayacağını düşündüğü için yaptı) /// Ve de: ABD ne kadar Batı, o da ayrı konu. Rusya'dan bir tık öte batı denebilir, belki... /// Bu kriz'i bir gün yazarken tarihler, belki de üçünçü dünya savaşına giden yolun değil Avrupa'nın kendi göbeğini kesmesine giden yol'un başı olarak yazacak ... Almanya, Fransa çizgisine geldi bile geçen pazar.
20 yıl önce ABD Irak ve Afganistan'a girdiğinde buna benzer 'rasyonel' analizler yaptığımı hatırlıyorum. "Elbette bir akıl var, bu akıl ne olabilir" diye düşününce birtakım rasyonaliteler bulmak çok zor değil. Hatta Şirince'de bizim otelde bana "valla billa Bush aptaldır" diye dil döken birtakım akil Amerikalılara "siz anlamıyorsunuz, mantığı şu" diye uzun uzun ders verdiğim vakidir.
Sonunda anlaşıldı ki, hayır, akıl yok. Kibir ve cehalet artı corruption (para ve kariyer çıkarları) dünyayı çok daha iyi açıklayan amiller. İşgalin olası uzun vadeli sonuçlarını hesaplamadılar. Daha doğrusu hesaplayanlarla karar verenler arasında güven ilişkisi yoktu. Karar verenler "hele bir girelim sonra düşünürüz" mantığıyla hareket ettiler. Önyargıları, ergenlik fantezileri, hayat boyu maruz kaldıkları Holivut diyetinin kötü etkileri baskın geldi. Etkileri yüzlerce yıl sürecek bir ekonomik, ekolojik, kültürel, siyasi felakete imza attılar. Bu sefer de farklı olduğunu düşünmüyorum.
**
Siz de dünyayı akli hesapların yönettiğine ve üstelik bu hesapların aynen sizin tahmin ettiğiniz gibi olduğuna inandığınız bir iyimserlik evresindesiniz anlaşılan. Dilerim haklı çıkarsınız, ama içimdeki müşterek bahisçi size ona bir bile vermiyor.
Avrupa halkının 'genetiği' malum. Ama kararları Avrupa vermiyor. Geçmişte her girdiği savaşı kazanmış ve son dönemde her kaybettiği savaşı derhal hafızasından silmiş bir ergen devleti veriyor.
(1.) Batı'da bu kadar büyük bir şuursuzluk veya bilerek ateşle oynama halinin sistemik olduğunu düşünmüyorum. Bireyler düzeyinde her iki eğilimin de olduğu açık. Ama sistemik düzeyde bir tarafta Polonya/Macaristan, Çek-o-Slovakya, Baltık üçlüsü ve Romanya/Bulgaristan, öte tarafta ise Ukrayna arasında net bir kategorik ayrım yapıldığı ve buna göre davranıldığı da görülüyor. Tam da o ayrımı yapmasa idi, NATO Ukrayna'yı ikinci dalgaya katar geçerdi. Sistemin bu yazılardaki uyarıyı iyi algılamış -özünde bizzat kenrdi aklı selimi ile üretmiş- olduğunu düşünmek de mümkün.
https://www.youtube.com/watch?v=JrMiSQAGOS4
Bir ekleme de ben yapmak isterim. John J. Mearsheimer realist uluslararası ilişkiler teorisyenlerinden. Milyonlarca izlenen bu konuşmasında Batı'nın Rusya'yı Ukrayna konusunda provoke ettiğini, Ukrayna'yı gaza getirdiğini ancak yardım etmeyeceğini, Ukrayna'nın Batı için hayati çıkar taşımadığını, ancak Nato üyeliğinde ısrar etmenin cevapsız kalmayacağını ve yükselen tansiyonun Ukrayna'nın mahvolmasıyla sonuçlanacağını anlatıyor.
Mearsheimer da policymakerların şuursuz olduğu seçenek üzerinde duruyor, 21. yüzyıl insanları güç dengesi siyasetine inanmıyorlar diyerek DC'deki agresörleri eleştirirken
"ve Hoca'nin sormadigi- onemli bir soru su: Bu riske ragmen NATO niye genisledi?"
makalenin başlığını bari okusaydın.