Bolu tarihinden bir sayfa
"Düzce’nin Çerkezler tarafından işgalinden sonra Bolu şehrinde bulunan Millici kuvvetler şehirden kaçtılar..."
Birisi Devrek Ermenileri konusunda ne bildiğimi sormuş. Hiçbir şey bilmediğimden Google’a sordum. Orada da dişe gelir bir bilgi bulamadım, ama şöyle bir yazıya denk geldim. Sizinle paylaşayım dedim.
İstanbul’da münteşir Ermenice Cagadamard (“mücadele”) gazetesinin 27 Ağustos 1920 sayısında yayınlanan makale.
“BOLU ERMENİLERİNİN KATLİAMININ AYRINTILARI
Özel muhabirimizden
Zonguldak, 20 Ağustos
Düzce’nin Çerkezler tarafından işgalinden sonra yakındaki Bolu şehrinde bulunan ve birkaç düzine atlı ile hükümet memurlarından oluşan Millici kuvvetler şehirden kaçtılar. Ayın 10’unda onların kaçışından hemen sonra 40-50 Çerkez atlı şehre girerek Bolu’yu işgal etti. Kentin İslam ve Hristiyan halkı gelenleri kurtarıcı olarak görerek büyük hüsnükabul ile karşıladı. Fakat sevinçleri uzun sürmedi.
Ayın 14’ü Cumartesi günü 500-600 atlı Kemalciler Bolu’ya girdi. Yeterli güçten yoksun olan Çerkezler kaçtılar. Çeteler vakit kaybetmeden Ermeni mahallesini kuşattılar ve halkın Çerkezlere yardım ettiğini ileri sürerek talana ve erkekleri öldürmeye başladılar. Sonra kadınları, kızları ve erkek çocukları Ermeni kilisesine doldurarak kiliseyi ateşe verdiler, içeride bulunanları canlı canlı yaktılar. Daha sonra Ermeni mahallesini ateşe vererek tamamen küle çevirdiler.
Yaklaşık 700 kişi olan Bolu Ermenilerinden ancak 10-15 kişi bu korkunç katliamdan sağ kurtulabilmiştir. Bunların bir kısmı Zonguldak’a ulaşmış olup, bu bilgileri onlardan derlemiş bulunuyoruz.
Bundan birkaç gün önce Zonguldak’tan 10 saat mesafede olan Devrek kentinin müftüsü olan Abdullah Şükrü isimli canavar şehir meydanında elinde kılıçla İslam cemaatine vaaz vererek İslamın aziz dinini kirleten Ermenileri kesip yok etmeyi öğütledi. Bu şehir ile ona yakın olan Çaycuma isimli köy halen tehlike altındadır.
Kemalciler Zonguldak’ta da son zamanlarda oldukça büyük etkinlik göstermektedir. Şehre getirilen mallardan alınan vergi yüzde 5’ten yüzde 100’e çıkarılmıştır, bu yüzden bu kadar büyük vergiyi ödeyemeyen tüccarlar, adreslerine gönderilen malları gümrükte bırakmaktadır. İhraç edilen maden kömürünün bir tonu için 3 altın lira vergi talep edildiğinden kömür ihracatı da 3-4 günden beri durmuştur.
***
Başka bir kaynaktan bize aşağıdaki bilgiler ulaşmıştır.
Millicilerin şehre girmesiyle süvari birlikleri Hisar adı verilen tepelerde mevzilenip vakit geçirmeden Ermeni mahallesine hücum ettiler ve Çerkezleri aramak bahanesiyle insanları teker teker evlerinden çıkarıp bir yerde topladılar. Sonra erkekleri kilisede toplayıp kaçmaya çalışanları tüfekle vurdular.
Daha sonra zenginlerin evlerine giderek kadınlardan büyük meblağlar talep ettiler. Askerler evlere dağılıp sabaha kadar yiyip içtiler ve kadınlarla kızların namusuna saldırılarda bulundular. Sabahleyin acımasızca kadınları ve kilisede toplanmış olan erkekleri öldürmeye başladılar. Sokaklara atılmış cesetleri Arabacı Süleyman, Mustafa ve Kadri’nin arabalarıyla toplayıp Merzifonluyan Garabed Ağa’nın evine taşıdılar ve orada ateşe verdiler. Evlerde saklanan kadın ve erkekler açlık nedeniyle dışarı geldiğinde onları tüfekle teker teker öldürdüler.
Katliamdan sonra bu caniler yerli Türklerin de katılımıyla evleri yağmaladılar ve buldukları değerli eşyayı evlerine taşıdılar. Çarşıdaki Ermeni ve Rum dükkanları da yağmalandı.
Aşağıda adları sayılan 13 kişi dışında Bolu’nun 600 kadar Ermeni ve 80 kadar Rum halkının tamamı katledilmiş ve yakılmıştır. Milliciler Osmanlı Bankası’nın kasasını da açtırıp içinde buldukları paraları yağmalamıştır.
Aşağıda adı yazılı kişiler Bolu’dan Zonguldak’a ulaşmayı başarıp İstanbul’a yola çıkmıştır:
Sarkis Terziyan 38 yaş, Harutyun Kalpakçiyan 32, Hagop Kalpakçiyan 28, Karekin Somonciyan 23, Sukiyas Hayrabedyan 45, Stepan Garabedyan 13, Stepan Navasartyan 12, Kevork Giragosyan 11, Harutyun Garabedyan 14, Hagop Santurciyan 15, Suren Goregyan 15 ve Garabed Çerkezliyan 25.”
Of hocam ya, içimiz parçalandı
Sevan bey katliamdan Türk’lerin kurtarmayı başardığı Ermeniler de var. Devede kulak da olsa bahsetmeye değer bence.
Annemin dedesi Adana’da kıyım başladığında, tanıdığı bir Ermeni terzi hanımı İstanbul’a kaçırabildiklerini anlatmıştı. Ben kendisi de terzi olan büyük teyzemden dinlemiştim.