Suriye'de partnerler değişir mi?
Bahçeli'nin üslubunu çoğu zaman itici, görüşlerini bazen egzotik bulsak da, esen rüzgarları iyi hisseden biri olduğunu inkar edemeyiz sanırım.
Twitter’a yazdığım bir zincir. Yeni tabir ‘bilgisel’ mi?
ABD'nin Suriye'de askeri varlığının uzun zaman kalıcı olacağını sanmıyorum.
Deniz bağlantısı yoktur, etrafı düşmanlarla çevrilidir. Türkiye'nin rızası ve aktif desteği olmadan sevkiyatın sürdürülmesi ve mevzilerin korunması çok güçtür.
Ve son günlerde Tr ile ABD neredeyse sıcak çatışmanın eşiğine gelmiştir. Diplomatik nedenlerle ne Tr, ne ABD bunu dile alenen getiremez. Ama sözde müttefik bir gücün karagahına bitişik PYD mevzilerini havadan bombalamanın başkaca bir anlamı olamaz.
Ayrıntılar için mesela PYD yöneticisinin şu beyanatı ilginçtir: https://t.co/bWtcduDnxb
Obama döneminde ABD Ortadoğudaki askeri varlığını kısıtlamaya başlamış, Trump döneminde toptan çekilmenin kıyısından dönmüştür. Er veya geç gitmeleri kaçınılmaz görünüyor.
Bu durumda Rojava Kürtlerinin varlıklarını ve geleceklerini ABD'ye angaje etmeleri çok mantıklı bir politika gibi görünmüyor.
Rojava'da PYD yönetimi silah yardımı, lojistik ve istihbarat desteği, diplomatik himaye ve muhtemelen finansman açılarından tamamen ABD'ye bağlıdır. Öyle anlaşılıyor ki askeri karargahları da ortak veya en azından komşudur.
Yarın Amerikalılar (Vietnam, Irak ve Afganistan'da yaptıkları gibi) 'bye' deyip giderse olabilecekleri düşünmek, Kürtlere sempatisi olan ve hatta ondan öte, asgari insani duyarlığa sahip olanları düşündürmelidir.
Sonuçta Rojava Suriye ile Türkiye arasına sıkışmış bir coğrafyadır. Ve bir gün eğer kalıcı bir çözüm bulunacaksa bu ikisinden biriyle veya her ikisiyle birlikte bulunacağı şüphesizdir.
Rusya'nın yaklaşımı ilgi çekicidir. Rusya kapalı hava sahasını Türk hava araçlarına açmış, Tr'yi 'partner' olarak tanımlamış, buna karşılık 'belli bir itidal' talep etmiş, kara harekatına kesinlikle karşı çıkmış, 'tırmandırma'ya karşı uyarmıştır.
Buyurun, Kremlin’in Suriye koordinatörünün ifadeleri. Haber alma özgürlüğü kısıtlanmış bir ülkede değilseniz açabilirsiniz. https://tass.com/politics/1540037…
Bu mesajı şöyle okuyabiliriz. Rusya, Tr'nin ABD'ye ders vermesinden memnundur. Ancak Rojava meselesinin tek taraflı Tr girişimiyle değil, meşru Şam yönetimiyle çözülmesinden yanadır.
Tr'nin olası kara harekatı bölgede fiili bir durum yaratacak, Rojava'nın geleceğine tek başına veya ağırlıkla Tr'nin karar vermesi anlamına gelecektir.
Tr'nin bağımsız Suriye devletinin büyük bir diliminde tek başına kontrolü ele almasına Rusya (ve elbette İran) izin veremez. Tr-Rus ve Tr-İran ilişkilerini tek hamlede çatışmanın eşiğine getirecek bir adımdır.
Buna karşılık Rus yönetimi, büyük olasılıkla, Tr'nin sürekli askeri baskısı altında Rojava'nın ABD'den umudu kesip, er veya geç çözüm için Suriye yönetimine başvuracağını düşünmekte ve bunu ummaktadır.
Elbette o masada Türkiye de bulunacaktır. Elbette 'Kürtlerin garantörü' rolünü tek başına Şam'a bırakmasını kimse beklememelidir. O yüzden Rusya, Türkiye'nin bu aşamada Şam'la görüşmesini kuvvetle önermektedir.
Devlet Bahçeli'nin 'Şam'la görüşelim' çıkışını bu çerçevede değerlendirmek gerektiği kanısındayım. Bahçeli'nin üslubunu çoğu zaman itici, görüşlerini bazen egzotik bulsak da, esen rüzgarları iyi hisseden biri olduğunu inkar edemeyiz sanırım.
Baas Yönetimi belki Kürtlerden nefret etmez ama baba Esad’dan bu yana aralarında ciddi bir doku uyuşmazlığı bulunduğu ve özerk bir yapılanmaya asla müsamaha etmeyecekleri kesindir. Hafız Esad vaktiyle bırak özerkliği, Onlara kimlik bile vermemiş, vatandaş saymamıştır. Ankara’nın 100 yıldır Kürtlerin yok olmasını umduğu iddiası da hayli grotesk bence. Fakat 100 yıldır kendilerine Osmanlı’da olduğu gibi feodal düzende, vergi vermeyip, askere gitmeden kafalarına göre dağlarda eşkıyalık ederek yaşayamayacakları anlatılmış olabilir. Ki bu memleket dingonun ahırı olmadığına göre doğru olan da buydu. Kaldı ki bu yüz yıllık süre içinde tahsil terbiye görüp, mevki, makam ve servet sahibi olmaları ve ‘her sahada güçlenmeleri’ Cumhuriyet idaresinin faziletine ve vatandaşları arasında ayırım yapmadığına delalet etmez mi? Öte yandan hayır, kesinlikle ‘haber alma özgürlüğü kısıtlanmış’ bir ülkede değiliz. VPN’imiz ile her siteye girip haberleri özgürce alıyor, hatta kel, hırsız ve saray uşağı bir takım bakanlara Instagram sayfalarından neşe içinde hakaretler yağdırabiliyoruz. Şimdiye kadar da kapımıza polis gelmiş değil. Türkiye’yi Çin ve İran gibi mağara devri rejimleriyle aynı kefeye koymak popüler bir spordur, lakin gerçeği yansıtmaz.
Hocam Müslüman Kardeşleri hiç bir denkleme dahil etmemişsiniz. Şam yönetimiyle açıktan bir antlaşma; 2011'den beri süregelen Suriye politikasının tamamen çöpe atılması ve (Mısır'da İhvan konusunda geri atım atılmasından sonra) Suriye'de de Müslüman Kardeşler davasının yenilgisinin onaylanması anlamına geliyor. İktidar, bu kadar acele ve "dava arkadaşlarını" yarıyolda bıraktıkları görüntüsü veren bir antlaşmaya muhtemelen kolayca yanaşmayacaklardır. En azından zevahiri kurtarmak isteyeceklerdir.