Baas Yönetimi belki Kürtlerden nefret etmez ama baba Esad’dan bu yana aralarında ciddi bir doku uyuşmazlığı bulunduğu ve özerk bir yapılanmaya asla müsamaha etmeyecekleri kesindir. Hafız Esad vaktiyle bırak özerkliği, Onlara kimlik bile vermemiş, vatandaş saymamıştır. Ankara’nın 100 yıldır Kürtlerin yok olmasını umduğu iddiası da hayli grotesk bence. Fakat 100 yıldır kendilerine Osmanlı’da olduğu gibi feodal düzende, vergi vermeyip, askere gitmeden kafalarına göre dağlarda eşkıyalık ederek yaşayamayacakları anlatılmış olabilir. Ki bu memleket dingonun ahırı olmadığına göre doğru olan da buydu. Kaldı ki bu yüz yıllık süre içinde tahsil terbiye görüp, mevki, makam ve servet sahibi olmaları ve ‘her sahada güçlenmeleri’ Cumhuriyet idaresinin faziletine ve vatandaşları arasında ayırım yapmadığına delalet etmez mi? Öte yandan hayır, kesinlikle ‘haber alma özgürlüğü kısıtlanmış’ bir ülkede değiliz. VPN’imiz ile her siteye girip haberleri özgürce alıyor, hatta kel, hırsız ve saray uşağı bir takım bakanlara Instagram sayfalarından neşe içinde hakaretler yağdırabiliyoruz. Şimdiye kadar da kapımıza polis gelmiş değil. Türkiye’yi Çin ve İran gibi mağara devri rejimleriyle aynı kefeye koymak popüler bir spordur, lakin gerçeği yansıtmaz.
Hocam Müslüman Kardeşleri hiç bir denkleme dahil etmemişsiniz. Şam yönetimiyle açıktan bir antlaşma; 2011'den beri süregelen Suriye politikasının tamamen çöpe atılması ve (Mısır'da İhvan konusunda geri atım atılmasından sonra) Suriye'de de Müslüman Kardeşler davasının yenilgisinin onaylanması anlamına geliyor. İktidar, bu kadar acele ve "dava arkadaşlarını" yarıyolda bıraktıkları görüntüsü veren bir antlaşmaya muhtemelen kolayca yanaşmayacaklardır. En azından zevahiri kurtarmak isteyeceklerdir.
Rojava Kürtlerinin ABD hariç güvenebilecekleri pek bir kuvvet olduğunu düşünmüyorum. Bu ABD'nin güvenilir olduğu anlamına gelmiyor -bunu iddia etmekten insanı Yaradan korusun- ama şu anlık pek bir şansları varmış gibi de görünmüyor. Ya PKK gibi bir devlet kurmaktan uzaklaşan ve daha bölgesel olan bir eylemvarimsi harekete bürünecekler ya da sırtlarını Moskova'ya bağlı ve kendilerinden nefret eden Şam hükümetine veyahut 100 yıldır sistemli bir şekilde yok oluşlarını uman ve gerçekleştiren Ankara'ya verecekler.
Bu Rojava'daki Kürt hareketinin;
1) Yer altına kaçması
2) Dağılması
3) Uzun bir süre bastırılması
ve en kötüsü,
4) Tamamen yok edilmesi anlamlarına gelebilir.
Amerikanlara sırtını dayamak tehlikeli ve yanlış, amenna, ama diğer seçenekler yok oluş ile sonuçlanıyor. Şu anlık en mantıklısı bir süreliğine dahi olsa ya PKK yolunu seçmek ya da yer altına kaçmak gibi görünüyor. Tabii ki benim naçizane fikirlerimdir.
Ankara 100 yıldır yok olmalarını umdu, ama umudu hüsranla sonuçlandı. Sayıca arttılar, her sahada güçlendiler, memlekette iktidarı ele geçirmenin eşiğine geldiler.
Rojava'yı Tr tek başına işgal etse belki imha politikasına devam edebilir. Ama Suriye ile iktidarı paylaşması gerekirse, tam tersine, Kürtleri güçlendirmek daha çok işine gelir. Böl ve yönet, iktidarın temel yöntemidir.
Şam hükümetinin de Kürtlerden 'nefret ettiğine' inanmıyorum. Devletler nefretle yönetilmez. Güç dengelerinin gereğine göre yönetilir.
Akıllı bir Kürt yönetimi her iki tarafla görüşür. Her ikisinden, diğerine karşı güvenceler elde etmeye bakar.
Suriye ile paylaşması gerektiğinde Kürtleri güçlendirmenin işlerine geleceğini gözden kaçırmışım, haklısınız hocam.
Şam hükümetinin nefret ettiğini iddia etmemin sebebi 11 yıllık bir iç savaşta Şam -özellikle Ruslar dahil olmadan önce- çok acılar çekti. Bunun intikamını halk bir yerden almak isteyecektir gibime geliyor. "Arabın Araba saldırmasındansa, Arabın Kürde saldırmasını sağlamak daha mantıklı olmaz mı acaba?" diye düşünüyorum. Tabii ki güç dengeleri konusunda haklısınız ama ya güç dengeleri halkın kinini kusmasına yardımcı olacaksa? Gerçi Suriye Arapları ile Türkleri karıştırıyor olma ihtimalim var, belki onlar Kürtlerden nefret etmiyorlardır, yeterince bilgim yok.
Umutlarımız konusunda hemfikir olduğumuzun farkındayım hocam. Umarım her şey gönlümüzce olur ve bir gün bu faşistvari yönetimlerden kurtulmuş ve bir putun emirleri altında, 1930 Avrupa stili yönetilen bir ülke yerine özgür düşüncenin her yerde olduğu güzel bir Anadolu devleti oluşur. Sağlıcakla kalın hocam, en erken zamanda sizi Şirince'deki Nişanyan Kütüphanesi'nin önünde görürüz umarım...
Baas Yönetimi belki Kürtlerden nefret etmez ama baba Esad’dan bu yana aralarında ciddi bir doku uyuşmazlığı bulunduğu ve özerk bir yapılanmaya asla müsamaha etmeyecekleri kesindir. Hafız Esad vaktiyle bırak özerkliği, Onlara kimlik bile vermemiş, vatandaş saymamıştır. Ankara’nın 100 yıldır Kürtlerin yok olmasını umduğu iddiası da hayli grotesk bence. Fakat 100 yıldır kendilerine Osmanlı’da olduğu gibi feodal düzende, vergi vermeyip, askere gitmeden kafalarına göre dağlarda eşkıyalık ederek yaşayamayacakları anlatılmış olabilir. Ki bu memleket dingonun ahırı olmadığına göre doğru olan da buydu. Kaldı ki bu yüz yıllık süre içinde tahsil terbiye görüp, mevki, makam ve servet sahibi olmaları ve ‘her sahada güçlenmeleri’ Cumhuriyet idaresinin faziletine ve vatandaşları arasında ayırım yapmadığına delalet etmez mi? Öte yandan hayır, kesinlikle ‘haber alma özgürlüğü kısıtlanmış’ bir ülkede değiliz. VPN’imiz ile her siteye girip haberleri özgürce alıyor, hatta kel, hırsız ve saray uşağı bir takım bakanlara Instagram sayfalarından neşe içinde hakaretler yağdırabiliyoruz. Şimdiye kadar da kapımıza polis gelmiş değil. Türkiye’yi Çin ve İran gibi mağara devri rejimleriyle aynı kefeye koymak popüler bir spordur, lakin gerçeği yansıtmaz.
Hocam Müslüman Kardeşleri hiç bir denkleme dahil etmemişsiniz. Şam yönetimiyle açıktan bir antlaşma; 2011'den beri süregelen Suriye politikasının tamamen çöpe atılması ve (Mısır'da İhvan konusunda geri atım atılmasından sonra) Suriye'de de Müslüman Kardeşler davasının yenilgisinin onaylanması anlamına geliyor. İktidar, bu kadar acele ve "dava arkadaşlarını" yarıyolda bıraktıkları görüntüsü veren bir antlaşmaya muhtemelen kolayca yanaşmayacaklardır. En azından zevahiri kurtarmak isteyeceklerdir.
Rojava Kürtlerinin ABD hariç güvenebilecekleri pek bir kuvvet olduğunu düşünmüyorum. Bu ABD'nin güvenilir olduğu anlamına gelmiyor -bunu iddia etmekten insanı Yaradan korusun- ama şu anlık pek bir şansları varmış gibi de görünmüyor. Ya PKK gibi bir devlet kurmaktan uzaklaşan ve daha bölgesel olan bir eylemvarimsi harekete bürünecekler ya da sırtlarını Moskova'ya bağlı ve kendilerinden nefret eden Şam hükümetine veyahut 100 yıldır sistemli bir şekilde yok oluşlarını uman ve gerçekleştiren Ankara'ya verecekler.
Bu Rojava'daki Kürt hareketinin;
1) Yer altına kaçması
2) Dağılması
3) Uzun bir süre bastırılması
ve en kötüsü,
4) Tamamen yok edilmesi anlamlarına gelebilir.
Amerikanlara sırtını dayamak tehlikeli ve yanlış, amenna, ama diğer seçenekler yok oluş ile sonuçlanıyor. Şu anlık en mantıklısı bir süreliğine dahi olsa ya PKK yolunu seçmek ya da yer altına kaçmak gibi görünüyor. Tabii ki benim naçizane fikirlerimdir.
Ankara 100 yıldır yok olmalarını umdu, ama umudu hüsranla sonuçlandı. Sayıca arttılar, her sahada güçlendiler, memlekette iktidarı ele geçirmenin eşiğine geldiler.
Rojava'yı Tr tek başına işgal etse belki imha politikasına devam edebilir. Ama Suriye ile iktidarı paylaşması gerekirse, tam tersine, Kürtleri güçlendirmek daha çok işine gelir. Böl ve yönet, iktidarın temel yöntemidir.
Şam hükümetinin de Kürtlerden 'nefret ettiğine' inanmıyorum. Devletler nefretle yönetilmez. Güç dengelerinin gereğine göre yönetilir.
Akıllı bir Kürt yönetimi her iki tarafla görüşür. Her ikisinden, diğerine karşı güvenceler elde etmeye bakar.
Suriye ile paylaşması gerektiğinde Kürtleri güçlendirmenin işlerine geleceğini gözden kaçırmışım, haklısınız hocam.
Şam hükümetinin nefret ettiğini iddia etmemin sebebi 11 yıllık bir iç savaşta Şam -özellikle Ruslar dahil olmadan önce- çok acılar çekti. Bunun intikamını halk bir yerden almak isteyecektir gibime geliyor. "Arabın Araba saldırmasındansa, Arabın Kürde saldırmasını sağlamak daha mantıklı olmaz mı acaba?" diye düşünüyorum. Tabii ki güç dengeleri konusunda haklısınız ama ya güç dengeleri halkın kinini kusmasına yardımcı olacaksa? Gerçi Suriye Arapları ile Türkleri karıştırıyor olma ihtimalim var, belki onlar Kürtlerden nefret etmiyorlardır, yeterince bilgim yok.
Umutlarımız konusunda hemfikir olduğumuzun farkındayım hocam. Umarım her şey gönlümüzce olur ve bir gün bu faşistvari yönetimlerden kurtulmuş ve bir putun emirleri altında, 1930 Avrupa stili yönetilen bir ülke yerine özgür düşüncenin her yerde olduğu güzel bir Anadolu devleti oluşur. Sağlıcakla kalın hocam, en erken zamanda sizi Şirince'deki Nişanyan Kütüphanesi'nin önünde görürüz umarım...