22 Comments
User's avatar
Faruk Karadag's avatar

2 seneye yakındır aynı görüşleri tekrarlamaktan dilimde tüy bitti.. Ancak domuzlar anlamıyor Sevan bey. Hürmetler, sevgiler..

Expand full comment
Hasan Hüseyin's avatar

Haşmetlü devletimizin kararlarını dayandırdığı kanun olan Hıfzısıhha Kanunu'nun kabul edildiği tarih olan 1930 Türkiye'sinde vatandaşların ahlaki özerkliğine verilen değer düşünülünce çağdaş bir bireyin yapılan uygulamaların neresinde durması gerektiği de kolay bir şekilde anlaşılıyor olmalı. Aşınızı olmayı, dışarı çıkarken de üç katlı meltblown şapkanızı takmayı da unutmayın!

Expand full comment
Taha Berk's avatar

Bütün dediklerinize katılıyorum ama excess mortality çok kafamı karıştırıyor. En güvenilir kurum olarak benimsediğimiz kurumların grafiklerine bakınca önemli ölçüde fazladan ölüm görülüyor. Bu da acaba gerçekten ciddi bir pandemi mi diye düşündürüyor. Bu yüzden zaten aşı çıkana kadar fazla tepki vermedim. Ama herkesin aşı olma imkanı doğduktan sonra hala bu diktatörlüğün devam etmesi katlanılamaz. Sizden ricam çok açık bir şekilde görülen fazladan ölümlere bir açıklama getirmeniz. Buna bir açıklama bulamadığım sürece aşı öncesi pandemi için çok daha anlayışlı olacağım.

Expand full comment
BosgezeN's avatar

Artan ölüm rakamlarının ne kadarının virüs kaynaklı ne kadarının

hastalık korkusundan evden çıkılamadığı hastaneye gidilemediği için teşhis edilemeyen geç teşhis edilen veya tedavisi aksayan diğer kronik hastalıklara

Ne kadarı ev hapsi geçim derdi gelecek endişesi benzeri faktörlerden artmış olabilecek intihar veya benzer koşulların sebep olduğu şiddet cinayet vakalarına bağlı olduğunu gösteren bir çalışma yapılana kadar bekleyeceğiz

Expand full comment
karaphillip's avatar

Aşı karşıtlarına duyulan antipatinin kökenine indiğimizde aslında üzerine biyopolitikanın inşa edildiği temel problemle karşılaşırız; bir insanın kendi bedeni üzerindeki tahakkümü toplumun "genel çıkarlarına" hizmet etmiyorsa, bireyin kendi bedenine istediğini yapma özgürlüğü mü yoksa toplumun çıkarları mı feda edilmelidir. Bu greater good fetişi bir yere kadar anlamlandırılabilir; insanlar yakınlarını toprağa verirken, bir takım bürokrat ve devlet adamının işgüzarca aldığı karantina önlemleri kitlenin psikolojisini alt üst etmişken, bütün gündelik hazlar ve zevkler içgüdüsel bir sağ kalma feveranına feda ediliyorken vaka/ölü cetvelinin rutinleşmiş şekilde televizyon ekranlarından duyurulduğu paranoya ortamında paniğin üretilmesinden daha kaçınılmaz bir durum olmamalı, covid insanları sadece ölümle birbirinden ayırmıyor; yasaklarla, mesafelerle, kurallarla ve (daha önemlisi) propagandayla da ayırıyor. Bu psikozun içinde bir an önce eski hayatlarına dönebilme ihtimalinin doğacağı günlerin sabırsızlığıyla insanlara, aşı olmayan "ötekilerin" topluma karşı bir ihanet, hatta bir çeşit insanlık suçu içerisinde olduğunu düşünmeleri doğal geliyor. Ancak böyle düşünen insanların unuttuğu, toplum refahı öncelikle bireyin özgürlüğü üzerinden tanımlanır. Tarih bireyin özerkliği olmadan müreffeh bir toplum inşa etme deneylerinin hep felaketle sonuçlandığına tanıklık etmiştir; "geçici bir güvenlik için temel bir özgürlüğünü feda edenler ne özgürlüğü ne de güvenliği hak ederler."

Ancak bu yazınızda ıskaladığınız bir konu var; aşı karşıtlarına doğan kızgınlığın kökeninde yalnızca bu insanların aşı yaptırmak istememeleri, bunun yüzünden toplum sağlığını sorumsuzca tehlikeye attıklarını düşünmeleri yatmıyor. Türkiye'de sesi yüksek çıkan aşı karşıtlarının profillerine dikkat edin; bu insanlara daha önce dünya düz mü küre mi diye tartışırken, dünyayı üç beş yahudinin yönettiğini iddia ederken, "küreselcilerin" economist ve time dergisinin kapaklarına gizledikleri "gizli mesajları" gnostik bir edayla deşifre ederken, pop müzik kliplerinde şarkıcı tek gözünü kapattı, parmaklarıyla üçgen yaptı diye komplo terelellileri üretirken denk gelmişken, bir de ağızlarına "PLANDEMİ" lafzı sakız olduğunda ister istemez "ulan burada da mı siz?" bıkkınlığı oluşuyor. Komplo teorilerinin alıcısı kadar pazarlayıcısı da var, bugün popüler olan aşı karşıtlığı diye bokun üzerindeki sinekler gibi ekranlarda vızıldıyorlar ve hükümete yakınlığı besbelli televizyon kanalları da bu insanlara alan açıyor. Bence bu insanlara karşıt tavrı "sınıfsal nefret" diye kestirip atmak kolaya kaçmak gibi geliyor. Evet, aşı karşıtlarının sözcüleri küçük istisnalar dışında genellikle izleyicilerini devletin güvenlikçi politikalarına ve beka probleminin olduğuna ikna etmeye çalışırken, taşkafalı islamizm söylemi sahiplenirken görmemiz ilk bakışta bir sınıfsal uçurum tahayyülü oluşturuyor fakat bilinçaltında bu insanların bireysel özgürlük kılıfında bilimi inkar etmelerine ve saçmalık düzeyinde komplo teorilerini pazarlamalarına duyulan bir kuşku, belki de nefret mevcut.

Esasında tartışılması gereken, kamusal söylemin sözcülerinin -sizin dışınızda- aşı kampanyaları karşıtı bir söylem üretememesi; fikir dünyamıza çöken mutlak dikotomi burada da mevcut, yüksek sesle yalnızca komplocu aşı karşıtları vs götünden korkan kapanma savunucularının tartışmasını duyabiliyoruz. Bu söylem de tıpkı kemalist değilse Türk düşmanıdır, müslüman değilse ahlaksızdır, Kürtlere yapılan zulümle empati kurabiliyorsa PKK'lıdır, mülteci düşmanlığı yapmıyorsa kökü dışarıda vatan hainidir, feminist mitolojiye inanmıyorsa kadın düşmanı faşisttir gibi safsataları üreten makineden çıkıyor. Hadi biz bu çölün içinde yıllardır yaşıyoruz, artık şerbetliyiz, derimiz kalın alıştık; ancak bugüne kadar ilerici söylemlerin çoğunu üretebilmiş "modern" batı dünyası da bu fikirsel lağımın içinde debeleniyor, üzücü...

Expand full comment
Hasan Hüseyin's avatar

Feminist mitoloji de neymiş. Keşke ilk cümlede yazsaydınız, yazının geri kalanı nasıl bir beyinden tezahür ediyor fikir verirdi.

Expand full comment
Sevan Nişanyan's avatar

Haklısınız. 'Iskalamamın' sebebi belki Türkiye'de değil Batımsı bir yerde olmam, daha çok Avrupa ve Kuzey Amerika kamuoyunu izlemem.

Expand full comment
ülkücü68's avatar

Helal len ermeni

Expand full comment
Mahmutoca's avatar

Konu hakkında en basit soruları soran ve açık seçik olan çelişkileri ortaya koyan ve normalde kendileri ile her konuda taban tabana zıt olduğum islamcilarla beni aynı safta buluşturan ey hayat ben sana ne diyeyim. Alparslan Kuytul’a veya Abdurrahman Dilipak’a bir konuda hak vermek çok ağırıma gitti ama yaptım valla. Kader utansın :)

Expand full comment
Kemal Zincirli's avatar

Sevan Bey, bu konulari sizin yaptiginiz uzere siyah-beyaz tartismak cok bos is. Soyle ki,

- ortada bir salgin var mi, var (yok diyorsaniz birakalim zaten tartismayi).

- 65 yas alti %99.8 orani birsey ifade etmiyor, cunku bu oran degisik yas gruplar, mevcut saglik durumu vb gibi pek cok faktore bagli olarak degisiyor - ama su bir gercek, bu bir "grip" degil.

- sadece Turkiye'de salginin basindan beri "excess deaths" hesaplamalari, ki bu kanimca en guvenilir parametre, yaklasik 200 bin kisinin fazladan hayatini kaybettigini gosteriyor.

- asilar olume ve hastaneye yatmaya karsi etkili mi, etkili. Ben Britanya'da yasiyorum, %80 full asilamaya geldik ve hastaneye yatma, hele ki olum oranlarinda inanilmaz degisim var.

Insanlara sizin gibilerin anlatmasi gereken sey, buradan nasil cikacagimiz. Siz tam da bunu yapmiyorsunuz, onun yerine seviyeyi asagi cekerek, siyah/beyaz bir distopya cizerek, sosyal medya tiklari pesinde kosuyorsunuz.

Somut (vurguluyorum, somut!) secenekler neler?

1. ekstrem: Olen olsun, benim ozgurlugum (ya da bundan ne anladigim, ornegin uluslararasi seyahat ozgurlugu) en onemli degerdir. Turkye'de 200 bin fazladan hayat kaybi varsa takdir-i ilahidir, dikkat etselerdi kerizler. Herseyin en azindan Covid oncesine donmesini talep ediyorum!

2. ekstrem: Full kapanmaliyiz, zero Covid, Covid bitene kadar acilmamali, kundaktaki bebeye kadar herkesi asilamali, maskesiz yasami, insani insan yapan ne varsa unutmaliyiz.

Gercek, bu iki ekstremin arasinda yer aliyor. Sizinse son alti ayda falan mutemadiyen cignediginiz, komplo teorisi kokan, "hepimizi si*ecekleri bir distopyaya gidiyoruz" cagirislarini zaten Covid oncesi de soyleyen soyluyor, takip eden biliyordu. Amazon, Facebook 2020'de kurulmadi, "sosyal kredi" tartismalari yeni degil, government surveillance yeni bir kavram degil vs vs. Bunlarin hepsi bilinen, dijitalizasyonun getirdigi, korkulan, toplumsal direnc olan, dusunulen seyler zaten. Ha Covid belki hizlandirmistir bu trendi, bu olabilir. Ama simdi baslayan isler degil bunlar, soylediklerinizi soylemek cok bir entelektuel kapasite ya da caba da gerektirmiyor.

Bir bilge kisi olarak sizden bekledigim, bu iki ekstrem arasindan cikacak bir yol cizmeniz. Bunu maalesef yapmiyorsunuz. Belki siz de bilmiyorsunuz, belki kafayi catlatmak ve hakikaten dusunmek yerine ergenleri gidiklamak daha kolayiniza geliyor, bilmiyorum. Ama son 6 ayda hakikaten seviyenizin cok dustugu kanaatindeyim.

Saygilar, sevgiler.

Expand full comment
Sevan Nişanyan's avatar

Yazıdan pek bir şey anlamadığınız belli. Hazır kalıpları tekrarlamakla yetinmişsiniz.

- Salgın var, tüm pompalanan paniğe rağmen önemsiz bir salgın.

- %99.8 iyileşme oranı net bir bilgidir. Çeşitli faktörlere göre değişkenlik arzetmesi toplam rakamın gerçekliğini etkilemez.

- Excess mortality konusunda dev bir literatür oluştu, ondan habersiz torbadan çektiğiniz rakamlar yanıltıcıdır. Baz aldığınız yıla, on ve yirmi yıllık trendlere, yaş gruplarına göre değişir.

- Britanya'da ölüm oranlarının düşmesi aşıyla mı yoksa hastalığın doğal seyri içinde etkisini kaybetmesiyle mi ilgili, belli değildir.

Yorumunuzun geri kalan kısmında söyledikleriniz manasız niyet okuma ve belden aşağı vurma denemeleri. Cevap vermeye değmez.

Expand full comment
Kemal Zincirli's avatar

Sevan Bey,

Usenmeyip cevap yazdiginiz icin tesekkur ederim. Yorumumun ikinci kismini cevap bekleyerek yazmadim zaten.

Birinci kismina yaptiginiz yorumsa ilk yazima eklemeyi unuttugum bir hususu hatirlatti, onu eklemis olayim.

“Britanya'da ölüm oranlarının düşmesi aşıyla mı yoksa hastalığın doğal seyri içinde etkisini kaybetmesiyle mi ilgili, belli değildir” yorumunuz tamamen zirva, tabiri kaba bulabilirsiniz ama en iyi anlatan kelime bu. Cift doz asilama oraninin %80, tek doz oraninin %90 seviyesine eristigi Britanya’da olumlerdeki (enfeksiyon degil, olumler) dususun acik ara ile ana nedeninin asilama olduguna dair Covid ile mucadele ve tedbirler konusunda spektrumun neresinde olursa olsun (!) herkes hemfikir. Buradaki yorum formatinda paylasmak mumkun degil ama butun istatistiki veriler de bunu gosteriyor. Sizin “hastaligin dogal seyri” dediginiz sey zaten “Delta”, ki bu bile konuyu tahlilinizin kalitesi(zligi)ne delalet.

“Excess deaths” konusunda sizden daha fazla bilgim olduguna kalibimi basarim. Nasil evirip cevirdiginiz, kac yillik trende bakip, hangi yas grubuna gore baktiginiz farketmez, ne sekilde bakarsaniz bakin gosterge net. Ha, soyleyebileceginiz tek sey bu excess death icinde Covid’den degil de Covid nedeniyle hastanede istedigi bakima ulasamadigi icin olenlerin de bulundugu olabilir, fakat onlarin da sayilari biliniyor.

Bu arada, ben %99.8 orani icin „yas gruplari, mevcut saglik durumu vb gibi pek cok faktore bagli olarak degisiyor“ deyince „net bilgidir, cesitli faktorlere gore degisiklik arzetmesi toplam rakamin gercekligini etkilemez“ diye yanit verip, konu „excess death“e gelince „trendlere, yaş gruplarına göre değişir“ demeniz de rakamlari nasil isinize geldigi gibi egip buktugunuzun bir gostergesi; anlatmaya calistigim hususa cuk oturmus.

Zurnanin zirt dedigi ve onceki yorumda eklemeyi unuttugum husus da bu, cagimizin en buyuk sorunlarindan biri. Siz, sosyal bilimler sahasinda konusurken cok muthis seyler soylerken, tabii bilimlere gecince sacmalayabiliyorsunuz. Bu isin tabiatinda olan, normal birsey zaten. Uzmanlik alaniniz degil. Fakat gunumuzde malumata erisim cok kolaylastigi icin kaba tabirle ortalik Google’dan arastirip doktorlara akil veren insanlar dolu. Bunu biraz iyi (sizin gibi, baska alanlardaki birikiminden kaynaklanan akil yurutmesi daha cekici olan) ya da iyice kotu (hakiki duz dunyacilar) seklinde yapan cok genis bir kitle var. „The Death of Expertise“ diye bir kitap var, yazari aklimda degil, tavsiye ederim.

Daha onceki Pazar sohbetlerinizde de (bilhassa birtanesi, zannediyorum ya Temmuz sonu, ya Agustos basiydi) denk geldim, matematik konularinda ciddi hatalar yapiyorsunuz.

Konuyu uzatmak istemiyorum, zaten herhangi bir sekilde birseye ikna olmanizi vs de beklemiyorum. Sizin oyle biri olmadiginizin, bu mecranin da oyle bir mecra olmadiginin farkindayim.

Nacizane, ilk yorumumda anlattigim iki ekstrem ve tehlikeli gorus arasindan ihtiyacimiz olan hakiki ve realist (ucuncu cihan harbi degil bahsettigim) bir cikis yolu gostermenizi umid ederek takibe devam edecegim.

Expand full comment
usfile's avatar

yorumunuzun ustteki yazidan fersah fersah siyah beyaz bir dunya resmi oldugunu goremeyecek kadar kor musunuz cidden

Expand full comment
Tolga's avatar

Kemal bey merhabalar,

Sevan beyin avukatı değilim. Bence karizmatik ve cesur biri ama gay de değilim, dolayısıyla o tarafı da beni çok ilgilendirmiyor.

Yazılarının seviyesinin düştüğünü de düşünebilirsiniz. Düşerse de düşer, editörü de değilim. Bence bir blogu zaten haddinden fazla ciddiye almamalısınız, Sevan beyin kendisinin de aldığını sanmıyorum, yanılıyor da olabilirim tabii.

Ancak, yazınızda kullandığınız "tık almak, ergenleri gıdıklamak, boş işler bunlar" gibi vurgulara gerçekten ne gerek var? Meramınızı anlatmışsınız, eleştirinizi yapmışsınız zaten, bu öfke neden? Yani bunları ekleyince ne oluyor? Adamın zaten tam da bu salgın cepheleşmesi ve öfkeden bahsettiği yazısına, her harfi öfke kokan bir yorum yazmak aslında haklı olduğunu da düşündürttü bana kendisinin. Yorumunuzu okumadan önce şüphem vardı bu konuda.

Saygılar, sevgiler

Expand full comment
Kemal Zincirli's avatar

Tolga Bey,

Guzel bir elestiride bulunuyorsunuz, tesekkur ederim. Nacizane

1) Tik almak: tik almak cagimizda gecer akce. Bunun herhangi bir "ofke" ile bir alakasi yok. Youtube uzerinden yayin yapan biri icin de cok onemli. Diyebilirsiniz burada hafiften bir hor gorme var. Belki haklisiniz, cunku asil istedigim (talep etmiyorum, bir okuyucusu olarak istiyorum ama talep edecek konumda degilim haliyle) bir zaruret olan "tik almak" ile "tika onem vermeyen bir entelektuel zihin" arasinda bir denge kurmasi. Okuyucu olarak elestirim bu dengenin son donemlerde bozuldugu.

2) Ergenleri gidiklamak: bilhassa youtube'da Sevan Bey'in son 6 aydir yaptigi yayinlarda bu yonde bir egilim seziyorum. Bu klasik bir youtube sorunu (sadece Sevan Bey icin gecerli degil), ve daha ziyade nispeten genc, bekar, PC/feminizm/kadin haklari kaybedeni erkeklerin Youtube kullanimlarini hedef aliyor. Youtube'un algoritmasi da bu yonde calisarak bu kitleyi "gidikliyor". Bu konuda bayagi materyal var, isterseniz bulabilirsiniz.

3) Bos isler bunlar: Bu da okuyucu olarak yorumum, ben bu yaziyi okudugum zaman "ne kadar bos bir yazi" dedim. O kadarini da diyebileyim, degil mi?

Tekrar edeyim, konu ofke degil. Illa bir tanim istiyorsaniz istifade ettigim ve zekasina hakikaten hayran kaldigim birinin kendini mutemadiyen tekrar eden, sig bir argumantasyona hapsetmesi ve bu sekilde hakikatte diskura yapabilecegi katkinin cok altinda bir performan sergilemesi.

Bunlar benim okuyucu olarak sahsi goruslerim, yazili ortam biraz cetrefillidir zaten, lakin belki sizin de dediginiz gibi "bir blogu ciddiye almamaliyiz".

Expand full comment
mehmetyilmaz.isik@yandex.com's avatar

Aylar sonra yazmam saçma olacak ama dayanamadım.

1) Tık almak çağımızın geçer akçesi diyorsunuz. Bu tamamen ezber bir söylem değil mi? Tık alarak ne yapıyor adam? Reklam geliri mi kazanıyor? Hayır. Toplumdan daha fazla kabul mü görüyor? Yine hayır, aksine sizin gibi bazı takipçilerini kaybediyor.

2) Ergenleri gıdıklamak konusu yukarıyla aynı. Ne kazanıyor bunu yaparak?

3) Boş işler bunlar demek tabii ki en doğal hakkınız, ancak "boş işler" bir argüman değil. Dolayısıyla bunu yapınca tartışmaya bir şeyler katan değil, duygusal reaksiyon veren bir kişi oluyorsunuz. Eleştirinizin ciddiye alınma katsayısı da ona göre değişiyor.

Expand full comment
k was right's avatar

sevan'ı severim ama burada kemal hem haklı hem daha ikna edici

Expand full comment
Serdar's avatar

kemal beye ikna olduysan acınacak haldesin bence yeni hiçbir şey söylememiş aynı zırvaları tekrarlamış.

Expand full comment
YusufN's avatar

Okudum okudum yine okudum

Expand full comment
İbrahim Aktan's avatar

Yazı, mevcut durumu o kadar net ortaya koymuş ki yorum yazmadan edemedim. Maalesef doğrunun tv de izlediğinden veya mitingde dinlediğinden ibaret olduğunu düşünen, en önemlisi de güce tapmayı, en azından yanında olmayı ekmek su gibi yaşamın bir gereği olarak benimsemiş bir topluma kıral çıplak demek ne kadar fayda edecek, ama bunun karşısında da bi gerçek var ki yaşıyorsak umut etmek zorundayız, umut ediyorsak da maç henüz bitmemiş demektir. Sağlığınıza dikkat edin lütfen …

Expand full comment
MikiFare's avatar

'Küreselciler'in Covid faşizmi pandemi oldu, 7/24, MKUltra, beyni yıkananlar; panik/korku/manipulasyon, enflasyonuyla Coronoyak zombie oluyorlar!

''Aa, ben enayi miyim aşı oldum, öldürüyorsa onlar da olsunlar'' malzeme bu!

Jaques Attali'nin 2 video'sunu lütfen izleyin;

Birincisi, Türkçe (3:38'den sonra )

https://www.youtube.com/watch?v=eOlrXy_ouGU

İkincisi, 2030 öngörüsü, ENG

https://www.youtube.com/watch?v=BfQZQZa3oHw

Expand full comment
abdulkerim şenoğlu's avatar

Herkesin kararlarini bir takim sinifsal icguduler Ile aldigini dusunmuyorum. Bilmedigimiz konularda bilenlerin fikirlerini dinlemek ve ona gore karar vermek dogru geliyor bana. Tarafsiz karar vermek hosuna gitmeyen sonuclari da kabullenmek degil midir? Hicbir devlet sistemine ve Haber kaynaklarina guvenmedigin halde bilim Ile devlet gudumu disinda ugrasan kisilerin konu Ile alakali anlattiklari sosyal degerlendirmelerden daha degerli olmali degil mi? Bu konu hakkinda ilk defa ciddiye alinabilecek bir savunma okudum Bu arada bunu da soylemeden gecemeyecegim. Assagilamak icin soylemiyorum gercek ten okumaya calistim fakat karsi savunmalar beni simdiye kadar hic dusunmeye sevk etmemisti. Tesekkur ederim.

Expand full comment