Bütün bu saçma sapan yorumları yapma hakkı veren binlerce yıllık bir “eril” hikaye var arkanızda elbette. Boğarak öldürülmeye teşebbüs edildikten sonra henüz canlı iken (yeterince anlaşılmıyorsa “ölmemişken”) bir varilin içerisine konularak yakılan bir kadından söz ediyoruz. Katil keşke öldürmeseydi de sizin yaptığınız gibi “bok”larını bir kapta biriktirip sevgilisinin suratına atsaydı. Erkeklikle zehirlenmiş zihninizi “tedavi” ettirmenizden başka bir şey dileyemiyorum. “Taraf tutan bir ifade yok” dediğiniz yazıda o kadar net ki tarafınız, yorumlarda bahsettiğiniz “cahillerden” bir farkınızı göremiyorum ben. Ruh hastası, narsist ve aptalca düşüncelerinizi feministlerin ve kadınların üzerine boca edeceğinize yararlı işler yapın, iyi bildiğiniz bir şey üzerine, Cumhuriyet tarihi üzerine yazın mesela.
Londra'da bir ceza Avukati olarak yuzlerce davanin savunmasini yaptim. Ingiliz ceza hukukunda CINAYETE veilecek hapis cezasi tartismasiz MUEBBETTIR. Mahkumun ne kadar hapis yatacagi Hakimin takdirine kalmistir.
Soz konusu davada katil cinayeti islemeden once neden Polise taciz ve tehdid edildigini bildirip sikayette bulunabilirdi cinayeti isleme yerine.
Ozet olarak TAHRIK BIR SAVUNMA DEGILDIR! VE OLMAMALI.
CINAYETTE iyi halden erken tahliye olmak soz konusu hic degildir ve adil olamaz.
Hakimin verdigi hapis cezasini mahkum tumunu hapiste gecirir ve mahkumiyet suresinin sonuna dogru bir kurul kurulur (hakim, savci, avukat, hapishane muduru, psikolog, psikastrist) mahkumun tahliye edilip edilmeyecegine karar verirler. Mahkum topluma hala tehlike arz eder dusuncesi Kurulda olusursa mahkum hapiste kalmaya devam eder.
1. Türkiye'de taammüden cinayetin cezası ağırlaştırılmış müebbet hapistir (AMH). Tıpkı İngiltere'de olduğu gibi, hakim hafifletici sebepleri göz önüne alır.
2. Bazı tehdit vakalarında polise gitmek, tehdidin gerçekleşmesi sonucunu doğurur; dolayısıyla rasyonel bir korunma değildir. Bu vakada maktul, failin ailesini ve geçim kaynağı olan işini yıkmakla tehdit ediyor. Polise gidince otomatik olarak aile ve muhtemelen geçim kaynağı (kayınpederin sermayesiyle kurulmuş olan bar) elden gidecektir.
3. Tahrik tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de geçerli bir savunmadır. Başka bir suça cevaben işlenen suçlar indirimden yararlanır. Mantık ve adalet bunu gerektirir. Ceza hukukunda 'tahrik', sübjektif bir duygu değil objektif bir durumun adıdır. Suçlu eğer mağdurun işlediği bir suça cevaben suç işlemişse tahrik var demektir.
4. Türk hukukunda sadece 'terör' suçluları iyi hal indiriminden yararlanamaz veya az yararlanır. Cinayet suçlularının iyi halden yararlanmayacağına dair bir hüküm yoktur.
5. İngiltere'deki sistemin Türkiye açısından bir anlamı yoktur. Türkiye'de mahkumiyet süresince disiplin cezası almamış olan mahkumlar otomatik olarak İnfaz Yasasının öngördüğü indirimlerden yararlanır.
hocam merhabalar, yazıyı okuyunca şok oldum. Tüm bildiklerim ve ön yargılarımın bir anda "ne kadar aptalmışım" a döndü. Bu tarz durumlarda, ya bu olay böyle değildir ben bunun bir de mahkeme kayıtlarına bakayım detirtecek ne göre biliyorsunuz? Yani bu diğer konularda da olabilir (such as politics, history) Neyi yakalamalıyız?
Sevan Bey, sorun cahillik degil elbet, sizin gibi haksizliga ugramis bir halk insanin, bir entelektüelinin gerekcesi ne olursa olsun, baska biir insanin ölümü ve ailesinin yasadigi acilara bu kadar bagnazca yaklasmaniz.
Milyonlar bir ağızdan kudurmuş köpek havlarken onlardan yana olmayı korkaklık, hayatı kayan oğlanı ve onun ailesini DE düşünmeyi insanlığın asgari gereği olarak düşünüyorum belki de.
Kaldı ki yazıda taraf tutan bir ifade yok. Bir ağızdan havlayanların ne kadar şuursuz, ne kadar cahil olduğu vurgulandı sadece.
Kaset yok, kaset iddiası da yok, tecavüz iddiasının palavra olduğu apaçık. Oğlan kendini kurtarmak için saçma sapan hikayeler anlattı, mahkeme heyeti onlara kulak asmadı.
Sevan Bey, P. Gültekin davasına ihtiyaç duyulan bir açıdan bakmışsınız. Buna benzer bir dava da Kadir Şeker davası. Birbirine çok zıt görüşler ve yorumların olduğu bir dava. Bu konudaki düşüncelerinizi de öğrenmek isterim.
Teşekkürler. Bir Kürt olarak bu hususu kafamda netleştirmek istiyordum çünkü aklıma gelip duruyordu. Anti-Amerikanizmdir, küreselcilik karşıtlığıdır diye diye T.C.'yi de mi destekleme noktasına geleceğiz diye.
Hocam, böyle şeyler hep oldu, olmaya da devam edecek. Şahsen bu davanın –yanlış bir şekilde- bazı kadın cinayetleriyle aynı kefeye konduğu kanısındayım ama boş verin siz bunları. Memleketin hali ne olacak? Türkiye’de yönetim değişecek mi? Amerika Türkiye’yi gözden çıkarabilir mi? Çok daha önemlisi 'a new mind-set'in zuhur etmesi ve ta Vietnam’dan beri silah tekellerini besleme ve sağda solda savaş çıkarma üzerine kurulu o s…tirik politikalarını değiştirme ihtimali var mı?
Memlekete bir şey olmaz, biraz daha kötüleşir ancak. Yönetim değişmez. ABD Türkiye'yi gözden çıkarmaz, hele şimdi ufukta savaş varken aklından bile geçirmez, yönetimi değiştirmeyi deneyebilir. S...tirik politikaların değişmesi için ağır bir yenilgi tatmaları lazım, ki muhtemel görünüyor. Bir sonraki dönemde Çin'in aynı siktirik politikaları benimsemesine tanık olacağız.
Hikaye 2018'de başlamıyor maalesef sayın Nisanyan. Sandığınızın aksine bu hikaye yüzyıllar içinde büyüyen ve şekillenen kanlı bir tarihin hikayesi. Empati yaptığınız katilin vahşi olmayan (!) hisleri ve hüzünlü (!) sonu, bu tarihin bir parçasıdır. Neyin tarihi bu? Büyük bir sömürü, baskı ve şiddet sarmalı içinde yaşayan işçilerin, kadınların, mültecilerin tarihi. Kapitalizmin ve erkekliğin kılıç salladığı, astığı bir tarih.
Katilin duygularını sanki her insanın sahip olması gereken, insanın içinde diplerde bir yerde var olan doğal bir şey gibi gostermissiniz. Halbuki duygular anne rahminden itibaren her an toplumsal ilişkiler içerisinde şekillenir. 3 yaşındaki bir çocuğun sinirlenince oyuncağı kırmayı tercih etmesi veya odasına çekilip ağlamayı tercih etmesi toplumun bir parçası olmasından ayrı bir yerde değildir. Yani cinsiyetinden ve içerisinde yaşadığı toplumun cinsiyetine yaptığı atıftan ayrı değildir. Katilin duyguları da erkekliğinden azade değil tam da onun beslediği ve büyüttüğü bir yerde durmaktadır. Bunun gibi, öldürülen kişinin de yaşadığı zor maddi durumlarda icra ettiği iş bireysel tercihinin ötesindedir.
İkili ilişkilerde biliyoruz ki bir tarafın A dediğine diğeri B diyebiliyor. Aynı şeye bakarak çok farklı iki şey görebiliyor insanlar. Siz yazınızda bir tarafın (katilin) bu ilişkiyi görme şekline ağırlık vermişsiniz, onun ifadelerini burada ortaya atmışsınız. Bir de ilişkinin diğer tarafını dinleseniz? Sanırım öyle bir seçeneğiniz yok değil mi?
"Katilin duygularını sanki her insanın sahip olması gereken, insanın içinde diplerde bir yerde var olan doğal bir şey gibi gostermissiniz."
Bir açığını yakaladığı insanın ömür boyu iliğini sömürmeye kalkan birine karşı, sömürülen kişinin öldürme isteği duyması, bir duygu olarak, gayet doğaldır. Elbette toplum içinde yaşarken bu duyguyu cinayet dışında kanallarla tatmin etmek gerekir - ama duygu, doğaldır.
(Doğal demek, her insan illâ bu duyguyu aynen yaşayacak demek değil tabiî; ama insanların anlamlı bir kısmı yaşar ve bunda garipsenecek, veya "yani şimdi toplumsallık olmasa insanda agresyon olmaz" uçukluğuna kapılacak bir taraf yok demek.)
"santajin cezasi hayatini kaybetme olarak sonuclanmisken, can almanin cezasinin 14 sene olmasi..."
Şantajın "cezası" değildir hayatını kaybetme, sonucudur. Cezası olsaydı, öldüren kişiye ceza vermek gerekmezdi - tıpkı bir cellatın cezalandırılmayacağı gibi.
" Agirlastirilmis muebbetin karsiligi 30 sene iken,bir anda bunun 14 e dusuyor olmasi..."
30'dan 14'e değil, 23'e düşüyor. Geri kalanı ceza infaz hukukuyla ilgili bir durum. Bunun sorunlu olduğunu düşünüyorsanız, bütün cezalar için sorunlu olduğunu kabul etmeniz gerekir. Hırsızlar, silah kaçakçıları, kocasını öldüren kadınlar vb. için infaz indirimi olsun, yalnızca kadın öldüren erkekler için olmasın diyorsanız, bahtınıza akıl fikir düşmesini diliyorum.
Evet sonuncuda ayni fikirdeyim. Yani infaz sistemi zaten tum hakedilen (kucuk bir kismi haric) suclari hakikaten asiri dusuruyor. Yani 24 sene ile 14 sene arasinda cok fark var. Diger konuda ise , "acigini yakaladigi" diyorsun ama burada katilamam. Simdi acigini yakalamak su sekilde olur, adamin iradesi disinda bir seyi duyarsin, aslinda seni ilgilendirmiyordur ama onunla santaj yaparsin, mesela kadinin elinde adamin bir x kadinla videosu olur, onu kullanir, o zaman anlarim acigini yakalamayi . Ama is buraya gelmeseydi bile hem adam evli olmasi sebebiyle, hem de kadin evli oldugunu bildigi bir adamla olmasi sebebiyle zaten 0 km de risk almislar . Adam iradesi veya bilgisi disinda bu cukura dusmus degil, sen evliyken bir baska kadinla bu yakinlasmayi yaptigin an o kadinin her yapabilecegi seyi de goze aliyorsun. Ama suna katilirim, santaji adam yapsaydi ve "kocana soylerim herseyi" deseydi ve kadin gidip katil olsaydi, o zaman toplumun daha buyuk yuzdesi kadina daha "sicak bakardi" . Bu esitsizlikten bahsediyorsan haklisin. Ceza - sonuc konusuna gelince, burada kadin bir santaj sucu isliyor, ve adam hukukun verecegi cezayi kendisine de risk olusturacagi icin kendisi en ust duzeyden kesiyor ve can aliyor.. bu durumda benim adalet anlayisima gore bunun karsiligi 14 sene olmamali. Az . Cidden az yani
"Simdi acigini yakalamak su sekilde olur, adamin iradesi disinda bir seyi duyarsin, aslinda seni ilgilendirmiyordur ama onunla santaj yaparsin, mesela kadinin elinde adamin bir x kadinla videosu olur, onu kullanir, o zaman anlarim acigini yakalamayi ."
Bundan emin misiniz? Yani, bir kadınla bir kaçamak yaşadığınızda,
a. Kadının abisi, arkadaşı, ne bileyim birlikte gittiğiniz otelin odalara kamera yerleştirmiş resepsiyonisti şantaj yaptığı zaman mı, yoksa
b. Kadının kendisi şantaj yaptığında mı "açığını yakalamak" daha ahlâken sorunlu ve öfke uyandırıcı olur?
"0 km'de risk almışlar" sözünüzün ima ettiği partners-in-crime insanî yakınlığından, "o kadının her yapabileceği şeyi de göze alıyorsun" sözünün soğukluğuna geçiş nasıl oluyor? ("Her şeyi göze almak"tan kasıt, kadının duygusal patlamalar yaşaması, tutup "karını bırak benimle evlen" demesi filan olsa anlarım, soğukkanlı bir şantaj değil sanırım bir kadınla kaçamak yaşarken (o kadına karşı) göze alınması gereken.)
Bunun "büyük resim" içindeki önemsizliğinin farkındayım ama bu şantajı olabildiğince (olduğu kadar) normalleştirmek için bir zorlama seziyorum, bu zorlamanın kaynağındaki önyargı önemli görünüyor, o nedenle yazıyorum. Uzatmış olabilirim, korsan blog havası olduysa Nişanyan siler zaten rahatlığından :)
Hayir benim sifir km dedigim sudur. Meselenin baslangicinda suc olarak olmayan ama ahlaki problem ve sorunlarin kaynagi olarak gorulebilecek bir evlilik disi iliski var . Burada adam ve kadin aslinda adamin karisina karsi bu ayibi isliyorlar gorunse de tum diger olaylar bununla baglantili. Adam bunu karisina soylememekle ,kadin da evli adamla olmakla ahlaki sorun yaratiyor olsalar da henuz ortada suc denecek bir sey yok .. suc muhtemelen kadinin santajlari ile basliyor, buraya kadarini ben de soyluyorum zaten ayrilmiyoruz fikren .. benim itiraz ettigim taraf kadinin bu sucunu adam hukuka intikal ettirmiyor cunku kendisi de topun agzinda, karisi var meselenin icinde ve santajin cezasini kendi kesiyor. Bu ceza bir tokat, yaralama veya baska mental bir ceza, hatta tecavuz degil... cinayet isliyor, geri donusu yok, hayattan kopariyor ... ayrildigimiz nokta bunun karsiliginin 14 sene olmasi, ben tahrik indirimi, infaz rejimi filan anlamam, yani anlarim da , bu konuda sonucunda bu olaya neden olan kisinin 14 sene hapis ile kurtulacak olmasi toplumu rahatlatmiyor . Ben bir gercegi ortaya koyuyorum, dogrusu odur degildir ayri mesele .. bugun sokaktan rastgele 100 kisi cevirelim, belki 5 kisi "yeterli ve adil bir ceza" der ama geri kalani tepki gosterir buna, orantisiz gelir
Cahil ve art niyetli kişiler toplumu aralıksız kışkırtırsa toplum elbette "rahatlamaz". Aynı vakanın simetriği olsa, yani şantaj yapan erkek ve öldüren kadın olsa aynı 'toplum' 23 yıl çok fazla diyerek galeyana gelecekti. Linç güruhu adaletine direnmek lazım.
Bak buna katilirim,mesajlara bakilirsa bir yerde tam da buna degindim. Her goruse itiraz etmiyorum zaten. Ama benim sahsi dusuncemdir, olayi tumuyle ele aliyorum ve bana bu cinayetin karsiligi 14 sene kafi gelmiyor. Baskasi bu cezadan mutludur ben de ona bir sey demem
Ben de ona vurgu yapmistim,silsile.Esinden memnun olmamanin cozumu onu aldatip ikinci bir iliski yasamak degildir,bu iliski yasandi diye bir kadina dusen de hatasindan avantaj devsirmeye calisip para sizdirmak ve bunu santaja donusturmek degildir,o santajin karsiligi yapani oldurmek degildir,oldurmenin karsiligi da 14 sene degildir... burada devlet ve adaletin sorgulanma sebebi en sonuncusunda karar verici olmasidir. Agirlastirilmis muebbetin karsiligi 30 sene iken,bir anda bunun 14 e dusuyor olmasi haliyle adaleti sorgulatiyor . Cunku santajin cezasi hayatini kaybetme olarak sonuclanmisken, can almanin cezasinin 14 sene olmasini topluma anlatmak zor
Hakli ve haksiz yanlari olan bir yazi. Oncelikle dava dosyasina vakif hakim ile sosyal medya cigirtkanlari arasinda elbette gorus farklari olacak. Haksiz tahrik bir hafifletici sebeptir ama yolu ne olursa olsun "agirlastirilmis muebbet" noktasindan 14,5 seneye indirilen bir ceza (kabahati hakimde olmasa da) cogu kisiye tatmin edici gelmez. Burada nisanyana katilmam imkansiz. Yani resmen bir karsisindakini tahrik etmis bir kadin canini, bir adamin 14,5 sene ozgurlugunden mahrum kalisi ile terazide denk gormus. Bu mantaliteyi anlamak mumkun degil. Ama yazdiklari tahrik indiriminin kanunlardaki yerine ve daha problemli taraf olan infaz yasasi hukumlerine gore hakli ve dogrudur . Yani hukuki acidan yaziyi begendim ama adalet duygusu acisindan problemli bir bakis acisi
"TCK Madde 29- (1) Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir."
Eveet, neymiş? TCK maksimum 24 yıl demiş, mahkeme 23 yıl vermiş, ama Nişanyan'ın mantalitesini anlamak mümkün değilmiş.
Nedenmiş? Çünkü arkadaş 14,5 yıl kapalı cezaevinde kalmanın ne anlama geldiğine dair en ufak bir fikre sahip değilmiş, kreşte öğretmemişler, kalabalığa uyup 'urun kahpeye' diye bağırmayı daha kolay ve rahatlatıcı buluyormuş.
Sevan hocam, gerçekten elinize sağlık. Özellikle böyle linçlenmeye açık bir konuda gerçeği rahatlıkla yazabilmeniz insanı mutlu ediyor. Her olaya tarafsız bakabilmeniz ve bulduğunuz her bilgiye güven değil şüpheyle yaklaşıyor olmanız gerçekten sizi benim gözümde çok büyüten bir şey. Umarım böyle yazılar yazmay devam edersiniz, şu ana kadar Pazar Sohbetlerinizden yazdığınız kitaplara kadar her şey için teşekkürler.
Mahkeme dosyasına girmiş bilgilerin ne kadar doğru olduğunu bilemiyoruz. Sonuç olarak öldürülmüş bir kadın ve yakılmış bir ceset var! Kaldı ki öldürülme sebebi olarak gösterilen şantaj karşılığı ödenmiş olan para, 2019 yılında, altı kalemde toplam 2900 TL'dir. Bu para öldürme eylemi için aşırı tahrik sayılabilir mi?
1. 2019 yılında bahsettiğiniz kadar olabilir, 2020 yılının ilk altı ayında en az 12 kalemde 10.000 TL'nin üstü görünüyor.
2. Mahkeme Pınar'ın kızkardeşi ile oda arkadaşının tanık ifadelerine, 2019 ortalarından sonra ödeme günleri haricinde P ile C arasında telefon irtibatının olmamasına, Ocak ve Şubat 2020'de Pınar'ın günde 90 defaya varan taciz telefonlarına, tarafların ortak beyanına göre cinsel ilişki bir kez gerçekleştiği halde ödemelerin makul bir sebep olmaksızın bir buçuk yıl devam etmesine istinaden şantaj suçunun gerçekleştiğine hükmetti.
3. "Mahkeme dosyasına girmiş bilgiler" değil mahkemenin gerekçeli kararına esas teşkil eden bilgiler söz konusudur. Aksine kuvvetli deliller olmadıkça doğru kabul etmek lazımdır.
4. Mahkeme kararına esas teşkil eden güçlü ve inandırıcı delillerin malum mihraklarca kamuoyunda köpürtülen kampanyada ve basın haberlerinde hiç sözünün edilmemesi, kampanyacılar katında kötü niyete ve kamuoyunu yanıltma arzusuna işaret eder. Bu durumda kampanyacıların hiçbir iddiasına, aksi kanıtlanmadıkça, itibar edilmemelidir.
5. "Aşırı tahrik" değil haksız tahrik söz konusudur. Cinayet suçu, şantaj suçunun doğurduğu öfke ve intikam hissiyle işlenmiştir. Bu husus cinayetin haklı olduğunu değil, haksız tahrik indirimine hak kazandığını gösterir.
Enfes bir yazı. O kadar beğendim ki birkaç defa okudum. Bir sürü insanla paylaştım.
Benzer hezeyan "Rabia Naz" olayında da yaşanmıştı. Çatıdan kazayla düşen ya da intihar eden çocuğun babası hezeyanlarını bütün topluma dayattı. Onbinlerce hatta yüzbinlerce insan cinayetin politik baskı sonucu örtbas edildiğine inanıyor. Bunların içinde HDP ve CHP milletvekilleri bile var. Halbuki bunun gerçekle uzaktan yakından alakası yok. Ancak AKP'ye vurmak için gelen fırsatı onlar da harcamamışa benziyor.
Bütün bu saçma sapan yorumları yapma hakkı veren binlerce yıllık bir “eril” hikaye var arkanızda elbette. Boğarak öldürülmeye teşebbüs edildikten sonra henüz canlı iken (yeterince anlaşılmıyorsa “ölmemişken”) bir varilin içerisine konularak yakılan bir kadından söz ediyoruz. Katil keşke öldürmeseydi de sizin yaptığınız gibi “bok”larını bir kapta biriktirip sevgilisinin suratına atsaydı. Erkeklikle zehirlenmiş zihninizi “tedavi” ettirmenizden başka bir şey dileyemiyorum. “Taraf tutan bir ifade yok” dediğiniz yazıda o kadar net ki tarafınız, yorumlarda bahsettiğiniz “cahillerden” bir farkınızı göremiyorum ben. Ruh hastası, narsist ve aptalca düşüncelerinizi feministlerin ve kadınların üzerine boca edeceğinize yararlı işler yapın, iyi bildiğiniz bir şey üzerine, Cumhuriyet tarihi üzerine yazın mesela.
DAHA ÖNCE DE YAZMIŞTIM YORUMUMU SİLMİŞSİNİZ.
Londra'da bir ceza Avukati olarak yuzlerce davanin savunmasini yaptim. Ingiliz ceza hukukunda CINAYETE veilecek hapis cezasi tartismasiz MUEBBETTIR. Mahkumun ne kadar hapis yatacagi Hakimin takdirine kalmistir.
Soz konusu davada katil cinayeti islemeden once neden Polise taciz ve tehdid edildigini bildirip sikayette bulunabilirdi cinayeti isleme yerine.
Ozet olarak TAHRIK BIR SAVUNMA DEGILDIR! VE OLMAMALI.
CINAYETTE iyi halden erken tahliye olmak soz konusu hic degildir ve adil olamaz.
Hakimin verdigi hapis cezasini mahkum tumunu hapiste gecirir ve mahkumiyet suresinin sonuna dogru bir kurul kurulur (hakim, savci, avukat, hapishane muduru, psikolog, psikastrist) mahkumun tahliye edilip edilmeyecegine karar verirler. Mahkum topluma hala tehlike arz eder dusuncesi Kurulda olusursa mahkum hapiste kalmaya devam eder.
Cemil Gursel
1. Türkiye'de taammüden cinayetin cezası ağırlaştırılmış müebbet hapistir (AMH). Tıpkı İngiltere'de olduğu gibi, hakim hafifletici sebepleri göz önüne alır.
2. Bazı tehdit vakalarında polise gitmek, tehdidin gerçekleşmesi sonucunu doğurur; dolayısıyla rasyonel bir korunma değildir. Bu vakada maktul, failin ailesini ve geçim kaynağı olan işini yıkmakla tehdit ediyor. Polise gidince otomatik olarak aile ve muhtemelen geçim kaynağı (kayınpederin sermayesiyle kurulmuş olan bar) elden gidecektir.
3. Tahrik tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de geçerli bir savunmadır. Başka bir suça cevaben işlenen suçlar indirimden yararlanır. Mantık ve adalet bunu gerektirir. Ceza hukukunda 'tahrik', sübjektif bir duygu değil objektif bir durumun adıdır. Suçlu eğer mağdurun işlediği bir suça cevaben suç işlemişse tahrik var demektir.
4. Türk hukukunda sadece 'terör' suçluları iyi hal indiriminden yararlanamaz veya az yararlanır. Cinayet suçlularının iyi halden yararlanmayacağına dair bir hüküm yoktur.
5. İngiltere'deki sistemin Türkiye açısından bir anlamı yoktur. Türkiye'de mahkumiyet süresince disiplin cezası almamış olan mahkumlar otomatik olarak İnfaz Yasasının öngördüğü indirimlerden yararlanır.
hocam merhabalar, yazıyı okuyunca şok oldum. Tüm bildiklerim ve ön yargılarımın bir anda "ne kadar aptalmışım" a döndü. Bu tarz durumlarda, ya bu olay böyle değildir ben bunun bir de mahkeme kayıtlarına bakayım detirtecek ne göre biliyorsunuz? Yani bu diğer konularda da olabilir (such as politics, history) Neyi yakalamalıyız?
Süper yazı, tebrikler... Klişe sever, yalan sever, yüzeysel entel dantel, liboş tayfasının suratına çarpan gerçeklerden söz ediyorsunuz.
Sevan Bey, sorun cahillik degil elbet, sizin gibi haksizliga ugramis bir halk insanin, bir entelektüelinin gerekcesi ne olursa olsun, baska biir insanin ölümü ve ailesinin yasadigi acilara bu kadar bagnazca yaklasmaniz.
Milyonlar bir ağızdan kudurmuş köpek havlarken onlardan yana olmayı korkaklık, hayatı kayan oğlanı ve onun ailesini DE düşünmeyi insanlığın asgari gereği olarak düşünüyorum belki de.
Kaldı ki yazıda taraf tutan bir ifade yok. Bir ağızdan havlayanların ne kadar şuursuz, ne kadar cahil olduğu vurgulandı sadece.
Katille ne güzel empati yapmissiniz.. Yaziklar olsun size
Cahillerden farkımız o.
Söz konusu şantaj kasedinde, Cemal'e erkeklerce tecavüz edildiği görüntüsünün olduğu iddiası palavra mı sizce?
Kaset yok, kaset iddiası da yok, tecavüz iddiasının palavra olduğu apaçık. Oğlan kendini kurtarmak için saçma sapan hikayeler anlattı, mahkeme heyeti onlara kulak asmadı.
Sevan Bey, P. Gültekin davasına ihtiyaç duyulan bir açıdan bakmışsınız. Buna benzer bir dava da Kadir Şeker davası. Birbirine çok zıt görüşler ve yorumların olduğu bir dava. Bu konudaki düşüncelerinizi de öğrenmek isterim.
Hocam Rusya ile Ukrayna arasındaki vaziyet Türkiye ile YPG arasında da geçerli değil mi? Birine hak verirken öbürüne ne diyeceğiz?
Teşekkürler. Bir Kürt olarak bu hususu kafamda netleştirmek istiyordum çünkü aklıma gelip duruyordu. Anti-Amerikanizmdir, küreselcilik karşıtlığıdır diye diye T.C.'yi de mi destekleme noktasına geleceğiz diye.
Hocam, böyle şeyler hep oldu, olmaya da devam edecek. Şahsen bu davanın –yanlış bir şekilde- bazı kadın cinayetleriyle aynı kefeye konduğu kanısındayım ama boş verin siz bunları. Memleketin hali ne olacak? Türkiye’de yönetim değişecek mi? Amerika Türkiye’yi gözden çıkarabilir mi? Çok daha önemlisi 'a new mind-set'in zuhur etmesi ve ta Vietnam’dan beri silah tekellerini besleme ve sağda solda savaş çıkarma üzerine kurulu o s…tirik politikalarını değiştirme ihtimali var mı?
Memlekete bir şey olmaz, biraz daha kötüleşir ancak. Yönetim değişmez. ABD Türkiye'yi gözden çıkarmaz, hele şimdi ufukta savaş varken aklından bile geçirmez, yönetimi değiştirmeyi deneyebilir. S...tirik politikaların değişmesi için ağır bir yenilgi tatmaları lazım, ki muhtemel görünüyor. Bir sonraki dönemde Çin'in aynı siktirik politikaları benimsemesine tanık olacağız.
Hikaye 2018'de başlamıyor maalesef sayın Nisanyan. Sandığınızın aksine bu hikaye yüzyıllar içinde büyüyen ve şekillenen kanlı bir tarihin hikayesi. Empati yaptığınız katilin vahşi olmayan (!) hisleri ve hüzünlü (!) sonu, bu tarihin bir parçasıdır. Neyin tarihi bu? Büyük bir sömürü, baskı ve şiddet sarmalı içinde yaşayan işçilerin, kadınların, mültecilerin tarihi. Kapitalizmin ve erkekliğin kılıç salladığı, astığı bir tarih.
Katilin duygularını sanki her insanın sahip olması gereken, insanın içinde diplerde bir yerde var olan doğal bir şey gibi gostermissiniz. Halbuki duygular anne rahminden itibaren her an toplumsal ilişkiler içerisinde şekillenir. 3 yaşındaki bir çocuğun sinirlenince oyuncağı kırmayı tercih etmesi veya odasına çekilip ağlamayı tercih etmesi toplumun bir parçası olmasından ayrı bir yerde değildir. Yani cinsiyetinden ve içerisinde yaşadığı toplumun cinsiyetine yaptığı atıftan ayrı değildir. Katilin duyguları da erkekliğinden azade değil tam da onun beslediği ve büyüttüğü bir yerde durmaktadır. Bunun gibi, öldürülen kişinin de yaşadığı zor maddi durumlarda icra ettiği iş bireysel tercihinin ötesindedir.
İkili ilişkilerde biliyoruz ki bir tarafın A dediğine diğeri B diyebiliyor. Aynı şeye bakarak çok farklı iki şey görebiliyor insanlar. Siz yazınızda bir tarafın (katilin) bu ilişkiyi görme şekline ağırlık vermişsiniz, onun ifadelerini burada ortaya atmışsınız. Bir de ilişkinin diğer tarafını dinleseniz? Sanırım öyle bir seçeneğiniz yok değil mi?
"Katilin duygularını sanki her insanın sahip olması gereken, insanın içinde diplerde bir yerde var olan doğal bir şey gibi gostermissiniz."
Bir açığını yakaladığı insanın ömür boyu iliğini sömürmeye kalkan birine karşı, sömürülen kişinin öldürme isteği duyması, bir duygu olarak, gayet doğaldır. Elbette toplum içinde yaşarken bu duyguyu cinayet dışında kanallarla tatmin etmek gerekir - ama duygu, doğaldır.
(Doğal demek, her insan illâ bu duyguyu aynen yaşayacak demek değil tabiî; ama insanların anlamlı bir kısmı yaşar ve bunda garipsenecek, veya "yani şimdi toplumsallık olmasa insanda agresyon olmaz" uçukluğuna kapılacak bir taraf yok demek.)
"santajin cezasi hayatini kaybetme olarak sonuclanmisken, can almanin cezasinin 14 sene olmasi..."
Şantajın "cezası" değildir hayatını kaybetme, sonucudur. Cezası olsaydı, öldüren kişiye ceza vermek gerekmezdi - tıpkı bir cellatın cezalandırılmayacağı gibi.
" Agirlastirilmis muebbetin karsiligi 30 sene iken,bir anda bunun 14 e dusuyor olmasi..."
30'dan 14'e değil, 23'e düşüyor. Geri kalanı ceza infaz hukukuyla ilgili bir durum. Bunun sorunlu olduğunu düşünüyorsanız, bütün cezalar için sorunlu olduğunu kabul etmeniz gerekir. Hırsızlar, silah kaçakçıları, kocasını öldüren kadınlar vb. için infaz indirimi olsun, yalnızca kadın öldüren erkekler için olmasın diyorsanız, bahtınıza akıl fikir düşmesini diliyorum.
Lütfen kavramlarınızı derleyip toplayınız.
Evet sonuncuda ayni fikirdeyim. Yani infaz sistemi zaten tum hakedilen (kucuk bir kismi haric) suclari hakikaten asiri dusuruyor. Yani 24 sene ile 14 sene arasinda cok fark var. Diger konuda ise , "acigini yakaladigi" diyorsun ama burada katilamam. Simdi acigini yakalamak su sekilde olur, adamin iradesi disinda bir seyi duyarsin, aslinda seni ilgilendirmiyordur ama onunla santaj yaparsin, mesela kadinin elinde adamin bir x kadinla videosu olur, onu kullanir, o zaman anlarim acigini yakalamayi . Ama is buraya gelmeseydi bile hem adam evli olmasi sebebiyle, hem de kadin evli oldugunu bildigi bir adamla olmasi sebebiyle zaten 0 km de risk almislar . Adam iradesi veya bilgisi disinda bu cukura dusmus degil, sen evliyken bir baska kadinla bu yakinlasmayi yaptigin an o kadinin her yapabilecegi seyi de goze aliyorsun. Ama suna katilirim, santaji adam yapsaydi ve "kocana soylerim herseyi" deseydi ve kadin gidip katil olsaydi, o zaman toplumun daha buyuk yuzdesi kadina daha "sicak bakardi" . Bu esitsizlikten bahsediyorsan haklisin. Ceza - sonuc konusuna gelince, burada kadin bir santaj sucu isliyor, ve adam hukukun verecegi cezayi kendisine de risk olusturacagi icin kendisi en ust duzeyden kesiyor ve can aliyor.. bu durumda benim adalet anlayisima gore bunun karsiligi 14 sene olmamali. Az . Cidden az yani
"Simdi acigini yakalamak su sekilde olur, adamin iradesi disinda bir seyi duyarsin, aslinda seni ilgilendirmiyordur ama onunla santaj yaparsin, mesela kadinin elinde adamin bir x kadinla videosu olur, onu kullanir, o zaman anlarim acigini yakalamayi ."
Bundan emin misiniz? Yani, bir kadınla bir kaçamak yaşadığınızda,
a. Kadının abisi, arkadaşı, ne bileyim birlikte gittiğiniz otelin odalara kamera yerleştirmiş resepsiyonisti şantaj yaptığı zaman mı, yoksa
b. Kadının kendisi şantaj yaptığında mı "açığını yakalamak" daha ahlâken sorunlu ve öfke uyandırıcı olur?
"0 km'de risk almışlar" sözünüzün ima ettiği partners-in-crime insanî yakınlığından, "o kadının her yapabileceği şeyi de göze alıyorsun" sözünün soğukluğuna geçiş nasıl oluyor? ("Her şeyi göze almak"tan kasıt, kadının duygusal patlamalar yaşaması, tutup "karını bırak benimle evlen" demesi filan olsa anlarım, soğukkanlı bir şantaj değil sanırım bir kadınla kaçamak yaşarken (o kadına karşı) göze alınması gereken.)
Bunun "büyük resim" içindeki önemsizliğinin farkındayım ama bu şantajı olabildiğince (olduğu kadar) normalleştirmek için bir zorlama seziyorum, bu zorlamanın kaynağındaki önyargı önemli görünüyor, o nedenle yazıyorum. Uzatmış olabilirim, korsan blog havası olduysa Nişanyan siler zaten rahatlığından :)
Hayir benim sifir km dedigim sudur. Meselenin baslangicinda suc olarak olmayan ama ahlaki problem ve sorunlarin kaynagi olarak gorulebilecek bir evlilik disi iliski var . Burada adam ve kadin aslinda adamin karisina karsi bu ayibi isliyorlar gorunse de tum diger olaylar bununla baglantili. Adam bunu karisina soylememekle ,kadin da evli adamla olmakla ahlaki sorun yaratiyor olsalar da henuz ortada suc denecek bir sey yok .. suc muhtemelen kadinin santajlari ile basliyor, buraya kadarini ben de soyluyorum zaten ayrilmiyoruz fikren .. benim itiraz ettigim taraf kadinin bu sucunu adam hukuka intikal ettirmiyor cunku kendisi de topun agzinda, karisi var meselenin icinde ve santajin cezasini kendi kesiyor. Bu ceza bir tokat, yaralama veya baska mental bir ceza, hatta tecavuz degil... cinayet isliyor, geri donusu yok, hayattan kopariyor ... ayrildigimiz nokta bunun karsiliginin 14 sene olmasi, ben tahrik indirimi, infaz rejimi filan anlamam, yani anlarim da , bu konuda sonucunda bu olaya neden olan kisinin 14 sene hapis ile kurtulacak olmasi toplumu rahatlatmiyor . Ben bir gercegi ortaya koyuyorum, dogrusu odur degildir ayri mesele .. bugun sokaktan rastgele 100 kisi cevirelim, belki 5 kisi "yeterli ve adil bir ceza" der ama geri kalani tepki gosterir buna, orantisiz gelir
Cahil ve art niyetli kişiler toplumu aralıksız kışkırtırsa toplum elbette "rahatlamaz". Aynı vakanın simetriği olsa, yani şantaj yapan erkek ve öldüren kadın olsa aynı 'toplum' 23 yıl çok fazla diyerek galeyana gelecekti. Linç güruhu adaletine direnmek lazım.
Bak buna katilirim,mesajlara bakilirsa bir yerde tam da buna degindim. Her goruse itiraz etmiyorum zaten. Ama benim sahsi dusuncemdir, olayi tumuyle ele aliyorum ve bana bu cinayetin karsiligi 14 sene kafi gelmiyor. Baskasi bu cezadan mutludur ben de ona bir sey demem
Ben de ona vurgu yapmistim,silsile.Esinden memnun olmamanin cozumu onu aldatip ikinci bir iliski yasamak degildir,bu iliski yasandi diye bir kadina dusen de hatasindan avantaj devsirmeye calisip para sizdirmak ve bunu santaja donusturmek degildir,o santajin karsiligi yapani oldurmek degildir,oldurmenin karsiligi da 14 sene degildir... burada devlet ve adaletin sorgulanma sebebi en sonuncusunda karar verici olmasidir. Agirlastirilmis muebbetin karsiligi 30 sene iken,bir anda bunun 14 e dusuyor olmasi haliyle adaleti sorgulatiyor . Cunku santajin cezasi hayatini kaybetme olarak sonuclanmisken, can almanin cezasinin 14 sene olmasini topluma anlatmak zor
Özetle, madem taraflardan biri erkektir, peşinen suçludur, yüzyılların günahını sırtında taşır.
Naziler de Yahudiler hakkında aynen böyle demişlerdi. Alabama'da zencileri önce linç et sonra soru sor diyenler de aşağı yukarı aynı kafada.
Hakli ve haksiz yanlari olan bir yazi. Oncelikle dava dosyasina vakif hakim ile sosyal medya cigirtkanlari arasinda elbette gorus farklari olacak. Haksiz tahrik bir hafifletici sebeptir ama yolu ne olursa olsun "agirlastirilmis muebbet" noktasindan 14,5 seneye indirilen bir ceza (kabahati hakimde olmasa da) cogu kisiye tatmin edici gelmez. Burada nisanyana katilmam imkansiz. Yani resmen bir karsisindakini tahrik etmis bir kadin canini, bir adamin 14,5 sene ozgurlugunden mahrum kalisi ile terazide denk gormus. Bu mantaliteyi anlamak mumkun degil. Ama yazdiklari tahrik indiriminin kanunlardaki yerine ve daha problemli taraf olan infaz yasasi hukumlerine gore hakli ve dogrudur . Yani hukuki acidan yaziyi begendim ama adalet duygusu acisindan problemli bir bakis acisi
"TCK Madde 29- (1) Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir."
Eveet, neymiş? TCK maksimum 24 yıl demiş, mahkeme 23 yıl vermiş, ama Nişanyan'ın mantalitesini anlamak mümkün değilmiş.
Nedenmiş? Çünkü arkadaş 14,5 yıl kapalı cezaevinde kalmanın ne anlama geldiğine dair en ufak bir fikre sahip değilmiş, kreşte öğretmemişler, kalabalığa uyup 'urun kahpeye' diye bağırmayı daha kolay ve rahatlatıcı buluyormuş.
Hukuken bir sorun yok ancak can kaybi ile ozgurlukten mahrumiyeti bazi vicdanlar es gorur bazisi adil bulmaz . Ayri saflardayiz...
Avukatlığı siz üstlenseydiniz.
Gerek olmamış. Mahkeme heyeti son derece sağlam, hukuka ve akla uygun bir karar vermiş. Sosyal medyada cak cak edenlere pabuç bırakmamışlar.
Sevan hocam, gerçekten elinize sağlık. Özellikle böyle linçlenmeye açık bir konuda gerçeği rahatlıkla yazabilmeniz insanı mutlu ediyor. Her olaya tarafsız bakabilmeniz ve bulduğunuz her bilgiye güven değil şüpheyle yaklaşıyor olmanız gerçekten sizi benim gözümde çok büyüten bir şey. Umarım böyle yazılar yazmay devam edersiniz, şu ana kadar Pazar Sohbetlerinizden yazdığınız kitaplara kadar her şey için teşekkürler.
Mahkeme dosyasına girmiş bilgilerin ne kadar doğru olduğunu bilemiyoruz. Sonuç olarak öldürülmüş bir kadın ve yakılmış bir ceset var! Kaldı ki öldürülme sebebi olarak gösterilen şantaj karşılığı ödenmiş olan para, 2019 yılında, altı kalemde toplam 2900 TL'dir. Bu para öldürme eylemi için aşırı tahrik sayılabilir mi?
1. 2019 yılında bahsettiğiniz kadar olabilir, 2020 yılının ilk altı ayında en az 12 kalemde 10.000 TL'nin üstü görünüyor.
2. Mahkeme Pınar'ın kızkardeşi ile oda arkadaşının tanık ifadelerine, 2019 ortalarından sonra ödeme günleri haricinde P ile C arasında telefon irtibatının olmamasına, Ocak ve Şubat 2020'de Pınar'ın günde 90 defaya varan taciz telefonlarına, tarafların ortak beyanına göre cinsel ilişki bir kez gerçekleştiği halde ödemelerin makul bir sebep olmaksızın bir buçuk yıl devam etmesine istinaden şantaj suçunun gerçekleştiğine hükmetti.
3. "Mahkeme dosyasına girmiş bilgiler" değil mahkemenin gerekçeli kararına esas teşkil eden bilgiler söz konusudur. Aksine kuvvetli deliller olmadıkça doğru kabul etmek lazımdır.
4. Mahkeme kararına esas teşkil eden güçlü ve inandırıcı delillerin malum mihraklarca kamuoyunda köpürtülen kampanyada ve basın haberlerinde hiç sözünün edilmemesi, kampanyacılar katında kötü niyete ve kamuoyunu yanıltma arzusuna işaret eder. Bu durumda kampanyacıların hiçbir iddiasına, aksi kanıtlanmadıkça, itibar edilmemelidir.
5. "Aşırı tahrik" değil haksız tahrik söz konusudur. Cinayet suçu, şantaj suçunun doğurduğu öfke ve intikam hissiyle işlenmiştir. Bu husus cinayetin haklı olduğunu değil, haksız tahrik indirimine hak kazandığını gösterir.
Enfes bir yazı. O kadar beğendim ki birkaç defa okudum. Bir sürü insanla paylaştım.
Benzer hezeyan "Rabia Naz" olayında da yaşanmıştı. Çatıdan kazayla düşen ya da intihar eden çocuğun babası hezeyanlarını bütün topluma dayattı. Onbinlerce hatta yüzbinlerce insan cinayetin politik baskı sonucu örtbas edildiğine inanıyor. Bunların içinde HDP ve CHP milletvekilleri bile var. Halbuki bunun gerçekle uzaktan yakından alakası yok. Ancak AKP'ye vurmak için gelen fırsatı onlar da harcamamışa benziyor.