URARTU
Bir devlettir. Daha doğrusu Van Gölü civarında hüküm sürmüş bir devlete yabancıların (Asurluların) verdiği bir addır. Aynı isim Arami ve İbrani dillerinde Ararat diye geçer.
Bu devletin yazıtları Ermenice veya İranca ile alakasız bir dildedir. Bu dil, bin yıl önce ölmüş bir dil olan Hurrice’nin bir çeşididir. Bugüne dek elli-altmış kadarı bulunmuş kitabede krallara ve tanrılara övgü düzmek amacıyla kullanılmıştır.
Bu dilin kitabeler dışında kullanılıp kullanılmadığına dair bir bilgimiz yoktur. O çağın usulünde, krali ve ilahi yazıtları halk dilinde yazmak yaygın yöntem değildir.
Urartu krallığının MÖ 550 civarında yıkılmasından yaklaşık 50 veya 150 yıl sonra Urartu coğrafyasında Ermenilerin hakim veya belki tek unsur olduğunu biliyoruz.1 ‘Urartuca’ diye bir dilin konuşulduğuna veya öyle bir halkın bilindiğine dair bir değinmeye rastlamıyoruz.2
Demek ki ‘Urartular’ diye bir kavim eğer varsa Urartu devletinin yıkılışını izleyen birkaç yıl içinde iz bırakmadan kaybolmuş, yerine daha önce izi görülmemiş bir kavim olan Ermeniler zuhur etmiştir.
Buna inanan her şeye inanır.
MEDLER
İrani bir kavimdir. Batı İran’da, biri Hemedan merkezli, diğeri Tebriz merkezli iki krallık kurduklarını biliyoruz. Ayrıca İran’ın kuzeybatı köşesinde, Maku ve Nahçıvan’da Med kökenli bir beylik Ermeni krallarına tabi olarak hüküm sürmüş.
Bugünkü Türkiye sınırları içinde sadece Hoşap civarında, yine Ermenilere tabi bir veya birkaç Med beyliğinden söz edilir. Belki Ardahan ve Göle’ye de çok eski bir tarihte İran şahları bir Med zümresini iskan etmişler.
Bugünkü Kürtçenin Med dilinin bir türevi olduğu görüşü yaygın olarak kabul edilir. Muhtemelen doğrudur. Fakat aksini savunan bilim insanları da vardır.
KORDU/KARDU
‘Kürd Dağı’ adı verilen Cilo Dağı’nın kuzey cephesinde, yani bugünkü Şırnak merkez ilçede Kardu veya Kordu adı verilen bir kavmin Antik çağlarda bir krallık veya bağımsız beylik sahibi olduğu bilinir. Hakkari ilinde de aynı kavme mensup başka bir dizi beylik veya aşiret adı sayılır.3
Bu kavmin dili hakkında bilgimiz yoktur. İrani bir dil olduğu varsayılabilir.4 Med kavmi ile bağı nedir bilmiyoruz. MS 10. yüzyıldan önce kendi sahaları dışında bir etkinlikleri kaydedilmemiştir.
KÜRDLER
10. yüzyılda aniden tarih sahnesine çıkarak Dicle batısında, Hasankeyf ve Diyarbakır’a uzanan sahada bir beylik kuran Kürdlerin Şırnak kökenli Kordu’lardan olup olmadıklarını bilmiyoruz. Yazılı kayıt yoktur. Öyle olmaları kuvvetli bir ihtimaldir. Bilemediğimiz bir nedenle onların ismini benimsemiş olmaları da bir ihtimaldir.
Tam aynı yıllarda Hazar Denizi sahillerinden kopup Batı İran, Irak, Hakkari ve Diyarbakır taraflarını istila eden Deylemilerin (Dimili, Zaza) diğer Kürdlerle alakası da henüz yeterli açıklıkla çözümlenebilmiş bir mesele değildir.5
Bu konudaki spekülasyonların çoğundan haberim var. Literatürü okudum. Dolayısıyla bilinen tezleri bir kere daha tekrarlamanıza gerek yok. Sadece, spekülasyon ile bilginin ayrı şeyler olduğunu hatırlatmakla yetineceğim.
MÖ 510 ila 500 yılına ait Behstun yazıtında eski Urartu ülkesinin adı Arminia olarak geçer. MÖ 399 yılında Atinalı Ksenofon Botan Çayı’nı geçince Armenia ülkesine girildiğini ve Armenia ordusunda Ermenilerin (Armenoi) müttefiki olan Medler (Medoi) ve Khaldlar (Khaldoi) bulunduğunu kaydeder. Ancak Botan kıyısındaki savaştan sonra Erzurum ve Zigana Geçidine varıncaya dek sadece Ermenilerle muhatap olur.
1898/99’da bölgeyi gezen Alman tarihçi C. F. Lehmann-Haupt, Ksenofon’un değindiği Khald’ların “Urartular” olabileceği kanısına varmış ve böylece yıllarca izi kalacak bir kavram kargaşasını başlatmıştır. “Urartuların” kendilerine Khald adını verdiğine dair en ufak bir ipucu yoktur. Söz konusu olan, şüphesiz, Garzan ve Batman bölgesinde hüküm süren ve Asur krallarının soyu olmakla övünen Arzanene krallığı veya beyliğidir. Bir Sami dili (belki bir Arami lehçesi) konuştukları bilinir. Yüzyıllar sonra dahi Siirt ve Garzan’ın Kürt beyleri Khalidî (Halidi) soy adını kullanırlar. Kökeni bilinmeyen bu ismi İslam kahramanı Halid bin Velid’e atfederler.
Ksenophon bu ülke ve halktan Kardukh’lar (Kardukhoi) olarak bahseder. Buradaki -kh eki Ermenice kavim ve ülke adı eki olan -q ekidir. Kardukhoi “Kardu-larlar demektir. Sonraki Yunan kaynaklarında Korduênê, Gorduênê, Gordyênê kullanılır. Buradaki -ênê eki Yunanca ülke adı ekidir. Kavim adı Kordu/Gordu/Gordy’dir.
Kordu dilinin bir Sami dili olduğunu savunanlar vardır. Ancak o yöreyi iyi tanıyan 12. ve 13. yüzyıl Süryani müellifleri Korduênê ülkesini daima Kürd’ler (Kurdayê) olarak nitelerler. Ülkeyle adaş olan Gordy Dağı Arapçaya ‘Cudî’ olarak aktarılmıştır.
880’lere doğru Abbasi egemenliğinin çözülmesiyle birlikte eski Sasani coğrafyasında geniş kapsamlı bir “İran rönesansı” yaşandı. 250 yıldan beri ölü olan Fars dili canlandı. Ardından bir Batı İran kavmi olan Deylemliler tüm İran ve Irak’a hakim oldular. Kürd kavminin sahneye çıkması bu genel trendin bir parçası olarak değerlendirilmelidir. Muhtemelen etnik bir olaydan ziyade siyasi bir yapılanma olarak analiz edilmesi daha doğru olur.
"Hazar Denizi sahillerinden kopup Batı İran, Irak, Hakkari ve Diyarbakır taraflarını istila eden Deylemiler (Dimili, Zaza)" cümlesini şerh etmek gerek. Dımılilerin Deylem'den geldiğine dair bir delil yok. Bu hususu ileri süren Andreas, Hadank, Asatrian tümü Dımıli isminin Deylem isminin metatez hali olduğunu ileri sürmüşlerdir. Bu doğru değil tabii. Dımıliler, Lice, Batman, Siirt ve Bitlis gibi bazı yerlerde hala kendilerine Dımbıli demektedirler. Yine Kurmanclar biçrok yerde Zazaları kastederek Dımbıli ve Dınbıli demektedirler. Bunlar hem sözlü folklor derlemeleri ile, hem de yazılı belgelerle ispatlıdır. Yani, Dınbıli/Dunbuli ismi NB sesinin MB / M sesine dönüşmesi ile Dumuli/Dımıli ismine evrilmiştir. Bu hem Zazaki içinde hem de Kurmanci içinde sık rastlanan bir ses değişimidir. İrani dillerde bunun örnekleri var, hatta o kadar doğal bir ses değişimidir ki Arapçada da iqlab kuralı olarak mevcuttur (nun sesinden sonra ba harfi gelirse mim olarak okunur). Dunbuli de daha Ortaçağ İslam tarihçilerinde bir Kürd taifesi olarak geçer. Şerefnamede ayrı bir başlık ile bahisleri geçer. İran kolu şaha bağlı olarak yüzyıllar süren beylik kurmuştur.
Kürtlerden daha önce bahsediliyor. 9. asırda yaşamış Belazuri'nin Fütuhü'l Büldan'ında Kürtlerden bahsediliyor. Hazreti Ömer zamanında Kürtlerin üzerine gidildiğini, Ateşgedelerine dokunmamaları şartıyla Müslümanların tabiiyetine geçtiklerini yazar.